"Tutku (cinayet saati)" isimli şiir 14.11.2017 16:32:18 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Akşam 18.23 Ankara terminali 21. kapıdan çıkıyorum Hızlı adımlarla yürüyorum Yüzümü gizleyen soğuk hava Tanınmamam için mevsimsel bir şarkı Birbirine sarılan bedenler heyecanlı Uzaklaştığım yerde el sallanıyor yeni yolculuklara Zamanı unuttuğum için kızıyorum kendime Birine sokulup saati soruyorum Yüzüme bakmadan geçen birkaç dakikayı söylüyor…
Varsayımlarla bileniyorum içimdeki duyguya Bu soğuk mevsimde burada olmamın sebebini gizliyorum karanlıkla… Otellerin dışarıdan görünen zarifliği içerde paslı duvarlara dönüyor…
Tek kişilik bir yatakta iki kişilik cinayetin plansız eylemi Kırık bir aynada gözlerimin puslu kurşuni rengi Avuçlarıma eklenen birkaç çizgiyle kırlaşan saçlarım Ölüm geç kalmıştı bu kavgada, Yakılan sunaklar küllenmişti Ateş sadece kalbimde nefretin sıcağıydı…
Ellerimi aynı soğuk suya batırıyorum Kırmızı bir şerit damlıyor Kime ait olduğunu unutuyorum bu rengin Teslim olmuyorum vicdanıma…
Gece 02.00
Karanlığı giyip sokağa çıkıyorum Yüzümü kesen soğuk bedenime sızıyor… Adımlarımı ağırlaştıran cinayet aleti Ceketimin sol iç cebinde Tam kalbimin üzerinde Soluk almadığını görene kadar bekliyorum başında Tutku ellerimde koyu kırmızı…
Yapraklı otelinin dağları kesen ışığındayım Bıraktığım yerde buluyorum Mavi yastığında düş kuran küçük kızı Saçlarını okşayıp alnından öpüyorum Uyanmıyor. Balkon kapısını açıp rüzgârı içeri alıyorum Köpek sesleri Bir ağıt gibi yankılanıyor bu karanlıkta. Tanrının elleri kadar soğuk hava Üşüyorum Ankara ya kadar yürüyorum Ayak izlerim kırmızı Firari bir düş kuruyorum Duvarlarda afişsiz bir kaçaklık Tutkunun bedelini bırakıyorum Kızılay da Mamağa uzanıyorum soluksuzum, Aynı yoldan geri dönecek kadar umarsızım..
Sabah 06.00 kapıda karşılanıyor suçum Sorgulanmadan kollarımda kelepçeler Sol elimde ki ip bileğimi kanatıyor Tut(u) k/u/luyum…
13.30 duruşma salonunda yalnızım Bana sorulan her soruda ellerime bakıyorum Değiştiğini fark ediyorum çizgilerin Gülümsüyorum. Bir ayna olsa diyorum,yüzümü özlediğimi fark ediyorum.. Kirli sakallı bir eşkıya bulmak istiyorum orda Belki de masum bir çocuk ilk anın heyecanını taşıyan Ne istediğimi bilmiyorum…
15.00 karar
Sessizlik uyarısı yok, kimse yok Suçlu bulunmuştur. Cinayet saatini orda bıraktığımı hatırlıyorum. Tek kişilik bir hücrede iki kişilik bir suç işlediğim yerde..
Mavi yastığında düş kuran küçük kız geliyor aklıma Tebessüm ediyorum onca mevsimden sonra Öpüyorum alnından defalarca, Uyanmıyor…
Saati bilmiyorum Duvara attığım çentiklerden Bir gün bile dolmadığını anlıyorum Bir ayna, kâğıt ve kalem istiyorum gardiyandan Yüzüme bakarken itiraf etmek istiyorum ilk defa Ölüme mahkûm bir suçluyum İsteğim kabul ediliyor...
Sonbahar damlıyor duvarlardan Rutubetli bir öksürük boğazımda Son bir nefes alıp sigaramdan söndürüyorum tüm umutları Asılacak bir sevda haritası çiziyorum avuçlarıma Boşluklar kalıyor, uçurumlar…
Mavi yastığında düş kuran küçük kız geliyor aklıma Defalarca sarılıp öpüyorum alnından Uyanmıyor…
Kasım 2
Sol kolumdaki ip sökülüp boğazıma takılıyor, Umudumu taşıyamayan bu ip Bedenimi nasıl taşır diyorum, bağırıyorum, Çığlıklarım ilk defa yankısız kalmıyor Ankara da. Onu öldürdüğüm şehirdeyim, Adımlarımı yavaş atıyorum öldürüleceğim bu şehirde.. Mevsime uyduruyorum, tek tek dökülsün istiyorum Saçlarımda ki yağmurlar…
Kim vuracak sandalyeye Beni hayata bağlayan tahta ayakları kim alıp götürecek Mavi yastığında düş kuran küçük kız geliyor aklıma, Sarılıp öpmek istiyorum son defa, defalarca Uyanıyor bu defa,bana doğru geliyor... Soluğum kesiliyor, Ankara dayım Onu öldürdüğüm şehirde, boğazımda ki ip onun ellerinde Gülümsüyorum…
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.