"Badem Çiçeği" isimli şiir 8.4.2018 17:19:40 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
ökçesindeki bağcıklarından asılıydı yoldan yanda köşe eğrede “geçi gönü”nden bobamın çarığı ebem “ha bi yadiğer” diye uzadınca mertekler atılıkana ağzından mıh çıkardı da Melid Usda mıhlayıvıdı eğrenin en ucuna" “-hinci çarığı keyen bilen mi ğaldı” “-nazar boncuğu kimin eğresinde?” ha? bir de hiç “cizme” olmadı gitti bizim evde eğrenin en ucunda bir tosbağa yavrısı kurusu ipinde de iki deve boncuğu eyatlı bir yel esse savrulur “gıldır, gıldır” sallanır durur imame yerine iki “gök boncuk”, “nazara birebir”, “gök-göze eyi gelir” dediler de! “Allah gök gözlülerin nazarından emin eylesin” diye tüm dualara “Amin” der, elimizi yüzümüze sürer içimizden bildiğimiz her duayı okurduk.. hemi de kaşlar kerre!
agamdan bana intikal ettiğinde taha do(ğ)rusu, ona yenisi alınınca artık benim olan “yirik papba” ya tığ, piz ve mumlu iple özene bezene yorakla yama dedemde kim bilir daha ne hünerler vardı müstamel yoraklı, acanta oldu! “yesyeni meh bakalım key bi! ağğa” diye keyf bağışladı “agayınkından gabadayı oldu hemi de ayânı-topûnu vurmaz” dedi inandım, itiraz aklıma gelmezdi sıkı-sıkı iki eliminen duttum, arka ayağı kırık keçinin boynuzunu çok debelendi kaale almadım, yerli goyvumadım.. içim gitse de beğirmesine aldırmadım o mıh sandığının alt tahtasıynan seyikledi çapar yazmışın bacağını bi yandan da imtama devam etti “kimin ümmetisin”, “kimin zürriyetisin” “-ağğa” dedi “hu an etibarıyna(n) senin yetimlik-gopillik bitti adamakıllı; böyüdün ga(y)ri” hakkaten o gün büyüdüm çelimsizliğimi unuttum, kasaldım.. yorak yamalı cedit yeni pabuçlarımla eşkere birkaç numara böyükdü amma O; “seneye de keyersin” deyicekleyin.. avundum.. parmaklarımı büküp, kahına basarak “tarrık-turruk” sürüdüm. gardaşım uçun örkenle eğreye çuncak; bana da söğüt dalından at” düzüverdi, halı ipinden gemli “daahh” dedim, yarışa götürdüm çoktan süngerli dona, askılı pontura terfi etmiş akranlarımın yanna el sırasında, güya; söğüt dalından da olsa; atı olan yeniyetmelerden olduk özenir durudum ne zamandır ne ağaç, ne günyağsalayan, ne topuk, ne tel tekerli araba, ne fırfır, ne cırcır, ne de ötekiler gibi tımılı bıçak gemi azıya almaz mı “deynek düldül”üm atbaşı olmayı bırak, açık ara en arkaya galsam da ağzımda "gopuduk, gopuduk.. gopuduk" sözde nal sesleri eşliğinde dört nala sürdüm..
annaçdakı gonşu evde iki mes lastiği vardı Köse Memedinen Ümmüce Çoban İrbemin pappası yazın toz-toprak dolu kışın çizmesi çamurlu omzunda ıslak kepenek cabası afyon çapasında “ağızdadı”, feskilenli şerbet içtik nişanında İrbem aga galdırdı Şaban emmilerin harmanını o sene harman sonu ikindin geçeni bi cumayderneğinde tek tüfeğ atıldı, söğeden saçaklarına mıhlanan sırık ucunda Terzi Hasan dikişi Ay-yıldızlı “bayrak asıldı” lokum-püskevitden hanımbudu, cığaralar kulakta devrisi ğün davul zurna; görsen bi! ortalık nasıl şenlendi, bir mes lastik daha geldi gonşuya meşin, dabanı kösele, topuklu “gacırt gucurt” ses çıkarır her sekişinde cangır-cungur "beşibiryerde" minder, kırlent, hasır yastık; sandık her şeyleri “yesyeni”.. Esme Ğelin daha; o Macargızının evindeki mavi laylom pabuçlardan giymedi.. ahıra, ağıla inmedi. süpürmedi, yemlemedi, sağmadı Halıcı Memet’den ödünç alınmış “başlık” gelinertesinde; kekili, zülüfleri kesildi ve evlerine halı dezgahı geldi.. direzi gerildi, mengene kuruldu; Esme Ğelin er kalktı, halı dokudu günboyu modele baktı düğüm attı “küt” “küt” “küt” kirkit vurdu peynir, yoğurt çalmadı, aş pişirmedi beline inen sekiz belik saçı bir daha örülmedi
ısdar çözüleceğdi evde; “seneye” ğaldı, cevizlerin altında; hasır yarım ikindin geçeni seğirtdim vardım “sen get, bireşden gelceğmiş de” dedi umurumda olmadı, diretdim yapışdım goyvumadım bobamın golunu, Gökçe’nin gayfada her zaman ki ezberim “ebem ünneyo”ya, aldırmayınça “anamın böbee olmuş” diye celallandım emmiler gülüştü, “olan mııı, gız mı?” çinzimi çekdim gonuşmadım domuştum, gaşlarımı çatdım, garardım sovuk oraleti işmedim kimselere bakmadım, aldırmadım, eve geldik bobam ayak basamadı merdimene dama çıkmadı ahıra yöneldi! neyeyse mallara bakmalıydı ben de eve giremedim dam başında bobamı bekledim goya “iki eli ganda da olsa”, her zaman etişirdi “geliiinn boşaldın mı gı?, mubareğ ossun” deyelek geldi “ha hunu bi yeyvireydin ıscacık” dedi bi tek Goca Halam sahınnan pelte getirdi anam “üfledi” önşe bana yedirdi.. galkdı Okarı Çeşmeye suya ğetdi “yengattan aga olmuşuyun” “papıcım dama atılmış” “o ğelin olu(r)kana atbaşı dutarımışıyın” “onu satıp bana gelin alcaklarımış” hani “gız” demeselerdi yeterdi..
gün gelip bizim eğreye de bayrak asılınca kına yakılacak sarı saçlarına iki yannında ayna kepezinde yedi renk poçu allı mavılı “tuğ”un “tavıktüyü” elinde pembe laylom “gelingülü” ben de kösele tabanlı mes alacağım sana ama eve halı tezgahı kurulmayacak asla ne kahkül, ne perçem saçlarına ne seninkilerin, ne benimkilerin adı çocuklarımıza anam anasının adını goydu da n’oldu “bi Allahın gulundan gabil” görmedi “Dudu” bobam öykünüp bir radyo sanatçısına “ne demekse?” kaş gün sonura ezenne seslendi gulaklarına nejla, nejla, nejla! “Nejla” goymuştu böbe(ği)mizin adını küçük kardeşime göre de “cezla” “an-na, bob-ba” dedi bir de “püm” dedi Nejla bebiş bir sonrakine de “Gülcan” hazırdı “Nejla-Dudu?” değmedi yaşına anamca; “nazar” değmiş gapgara uzun saşlarına parıl parıl gülen gözlerine ebem “bi ğurşun bile döküvermedi” nedense gara yundan “beş şiş”le örülen güçcücük çorapları ön yannı fırfırlı takkası babamın baş yastığının içinde bir de çapıtla bağlı bir bukle saçı kim bilir daha neler vardı içinde o yastığın nişanından, urbasından anamın muradım…; muradım? bitecik sen’din! oysa sen; şehre gelin olma sevdasındaydın sen gelin oldun ben elin! canın sağ olsun!
DİPNOTLAR ökçe: ayakkabının arka kısmı eğre: toprak dam ve çatıda mertek(yatay dikme)lerin duvar dışında kalan kısımları, saçak yerli : ol gör, bir türlü, asla, mümkünü yok fırfır: pervane cırcır : çember tımılı : sapsız bıçak acanta; yeni, yesyeni, yepyeni, ilk el, eldeğmemiş, kullanılmamış. seyik: kol ve bacak kırıklarında kemiğin doğru kaynaması için yanlara konulan tahta, atel. Cumayderneği: Perşembe püm: sucedit: yeni, kullanılmamış, kız eli değmemiş goca hala : büyük hala örken: örülmüş ip, halat çuncak: salıncak
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.