Web Zaman Damgası

SENİ DÜŞLEDİM YİNE BU AKŞAM

Şiraze’den sevgiliye şiirler-34

Anılar canlandı, yine gözümde
Nevâ makamının, güftesi gibi
Şarkılar raksetti, dilde, sözümde
Bir şeyda bülbülün bestesi gibi

Seni düşledim
Yine bu akşam sevgili
Unuttunmu
Bir Hazan mevsiminde
Tanımıştım seni
Üzerinde mavi bir kazak
Kahverengi bir mont vardı
Gördüğüm
Uzun siyah saçların
Bir cavlandı özgür
Oltuya benzeyen
O gülen
Kömür karası gözlerin
Nasılda bakıyordu sevdim diyerek
Biliyor musun sevgili
Bir tatlı huzur
Kalamışta değil
Senin bakışlarındaydı inan

Sevgili sen bana, bahar yaz idin
Aşkımı anlatan, dertli saz idin
Sevdanı gönlüme, gelip kazıdın
Bir hattat, bir nakkaş, ustası gibi

Seni düşledim
Yine bu akşam sevgili
Gam vurur, gamze deler
Gamze vurur, gam zedeler
Bir feryad-ı figandır
Sesiz çığlığım
“Maziden kalan her iz, beni içten yaralar
Elem dolu gönlümden, gitmiyor hatıralar”
Selehattin İnal’ın
Bu Kürdili hicâzkâr şarkısında
Ne “gözlerin doğuyor gecelerime”
Ne de “Ah bu şarkıların gözü kör olsun”
Diyorum
Bir resim sıyrılıyor
Albümün ortasından
Bir buruk tebessüm kaplıyor
Yanaklarımı
O an bir film şeridi gibi geçiyor
Gözlerimin önüden
Mest oluyorum

Ne halde, nasılım, sen bilmesende
Benli hülyalara, hiç dalmasan da
Sevda mevsiminde, yâr gelmesende
Bu yürek sevdanın, hastası gibi

Seni düşledim
Yine bu akşam sevgili
Duygularımda değişmeyen sen
Hayallerimde umut ışığı
Seven yüreğimde
Hiç tükenmeyen sabrım ve aşkım
Hani
Şemsiyesiz yakalanmıştık ya
Yağmura
Nasıl da üşümüştük
İliklerimize kadar
Titrerken sarımıştık ya hani
Dün gibi
Hatırlıyorum hani
Şimdilerde sevgili
Islanmadan da üşüyorum aslında
Bir şiirimde demiştim ya
“Saranım yok üşüyorum
Tutanım yok düşüyorum”” sevgili diye
Sen tutamazken elimden
Aslında çok üşüyorum sevgili

Lüzumsuz yâd ettin, bak yana yana
Özlem şerbetini, iç kana kana
Senden kalan gülüm, her anı bana
İnan doğum günü, pastası gibi

Nasıl sevmez yürek,Tunay’i, Nil’i
Seni düşledim
Bu akşam sevgili

Sadık DAĞDEVİREN
Aşık LÜZUMSUZ