Ah Yıllar Zalim Yıllar
Günler geçit verip de yıllar hoşça kal derken
Susmalara sardım ben çağlayan dillerimi Bilmem ki belki çok geç bilmem belki de erken Bilinmeze sürdüm ben taş, toprak yollarımı. Ah yıllar zalim yıllar tutamadın sözünü Gönlümün sılasında yaktın her gün közünü Koca ömür çalarken dertli dertli sazını Dağlarında derdim ben kor ateş güllerimi. Ömrümün boz kırında kendim çalıp söylerken Takıldığım hüznünde kahrı viran eylerken Sığınırken sevgine bin bir nifak paylarken Vuslatlara kurdum ben umutla fallarımı. Bir zamanlar gönlümü sardıkça tatlı sevdan Sancısına kul oldum estikçe suskun sedan Neden diye sormadım yaktıkça nazlı edan Dualara durdum ben açıp da ellerimi. Bilemedim vefanı beş para, pul etmezmiş Ödettiğin bedeller kefarete yetmezmiş Bu yüzdendir isyanım lafla gemi gitmezmiş Savurdukça tuttum hep pembe hayallerimi. Bir varmış bir yokmuşta savrulan yaprak gibi Dört mevsim on iki ay kavrulan toprak gibi Sene üç yüz altmış beş devrilen mihrak gibi Elli beşe kardım ben buldukça yıllarımı. Ben ki garip bir kulum bir yudum su beklerken Dertlerime dert çakıp gökyüzünde saklarken Kapanmadan gözlerim günüme gün eklerken Sevgilere erdim ben kırdıkça kollarımı. Yüksel Beyocaktan |