GÜNEŞE PRANGA
Güneşe pranga vurulmuş,
Üşüyor Kâinat İnliyor titriyor, azapta yer-gök! Bir dehşet ki, gürlemeler... Kızılca kıyamet kuşatmış, Buzdan alevler sarmış Semâyı Ağlıyor gök kubbe; Sele dönmüş sağanak-sağanak gözyaşı... Titrer bir serçe kuş, avucumda; Sanırsın, Yaşanan dehşet’tendir korkusu... ... Hep bir yanılgıda teşhis-tedâvi Oysa hedef belli, yönü Semâvi, Küçücük yürekte O’nu arayış... ... Bir yüreğin yıkımından büyük afet olur mu? Minicik yüreğinde; Bir yüreğin depremidir, titreten... Batsın gök kubbe, çöksün! İster yansın, sel alsın! Köklerinden sökülsün, Yaprakları yel alsın! Yağmurlar urgan olsun, Zarif boynunda; Gelirse gelsin ölüm! Kimin umurunda... Değil midir içinde küre-i arz, yüreğin? Değil midir; Tüm varlıkların sığınağı Bir avuç serçe yürek; Derinliği, kuşatımı sınırsız... Ürkecekse, Kendi ürksün kâinat; Mekânsız, Sahipsiz, Işıksız kalmaktan... * Nerede farkındalık, nerede algı! Hep değişik tellerden vurulur çalgı... Oysa; Tek dil vardır bildiği, bunda göstermez zaaf İki hecelik sözcük, gerisi lâf-ı güzaf... 02.09.2011 / Metanet Yazıcı |