Yılan
Kendi ellerimle
deşiyorum yüzümü eskiden var olmuş bir kuyuya iter gibi... kendi ellerimle deşiyorum... ne geçmiş ki hala içerde duyduklarım var hiç unutmadan tekrarlayan. Yalnızlığı almışım ayrışmışım kalabalıklardan Bayırlardan aşağıya düşen bir çığ kalemi saplamak gibi acındırışa aklımda konuşan şey susamak... Ellerime yazdım her geçen gün eriyen zaman izlediğim gölgeler örümcekler besliyorum içimde üst üste yığınlarca... şimdi konuşma vakti ölçütlerle hangi sınıra kadar dolabilir sevmek çiçek kaç yaprağa değin açabilir ben kaç kez daha dirillebilirim kaç gizliyi saklayabilirim eteğimin altında bir itiraf dudaklarımda titrer ... ölüyoruz kanın rengi vuruyor gökyüzündeki ağaçlara bir çocuğum şimdi... kül dolu genzim geçmişin ve geleceğin yanıklarından gözbebeklerimde eski bir korku bir kaygı gecesi ... onayladım kafeste kendi iç örgülerimde yitiş belkemiksiz güvence içinde şüpheyle kıvranan ayna yüzümün yarısı koğuş yüküm sırtımda ve ben kendinin katili müebbetlik bir suçlu... |
ayrışmışım kalabalıklardan
yalnızlığı yalnılıkla yaşıyorum...