இܓ♥ " BÜLBÜL HAVALANMIŞ "HEY CAN.. HEY CAN " .. ;) .. இܓ♥Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ♥ இܓAYRILIK DEFTERİNİ YAZAN YİNE BEN OLDUM ♥ இܓ .. ♥ இܓ Sen miydin o afet ki dedim bezm-i ezelde Bir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elinde Bir sofra da içtik ,ikimiz aynı emel de Karşımda uyanmış gibi baktı sarardı ♥ இܓ * Yahya Kemal BEYATLI * ♥ இܓSabah uyandığında huzurla dolabilseydi için , gözlerini yavaşça açtığında yastığında yürüyen minicik bir uğur böceğini görüp, benim gönderdiğimi anlayıp gülümseyebilseydin. Pencerene konan bir kuş cıvıltısıyla uyanabilseydin sevgiyle... Sözlerim ulaşamadı sana, sevgim ulaşamadı,sesim, sessizliğim ulaşamadı.Ama keşke dualarım sana ulaşabilseydi , akşam sefalarıyla dolu bir bahçede huzurlu bir melodiyle kalbinde gerçek sevgi tomurcukları açtığını müjdeleyebilseydin bana.Ya da boşver söylemesen de olurdu, ben aydınlığa ulaşmış, huzur dolu olduğunu bilseydim... ♥ இܓ ♥ இܓ ne kadar güzeldir yağmurun çak-çak damla akışı, benim kalbimde eski bir derdimi açtı, bu laleler. ♥ இܓ .. ... . . ♥ இܓ AL YAZMALIM ♥ இܓ Abdal Bülbül Havalanmış -♥ இܓ YouTube ▶ 4:02 www.youtube.com/watch?v=h64unp6J3f8 9 Eki 2013 - mahmut yıldırım tarafından yüklendi AL YAZMALIM Abdal Bülbül Havalanmış ..... Grup Abdal Yalancısın İnanamam www.abdal.com.tr (Haluk ... ♥ இܓ Har içinde biten gonca güle minnet eylemem Arabi farisi bilmem, dile minnet eylemem Sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi İblisin talim ettiği yola minnet eylemem ♥ இܓ Bir acaip derde düştüm herkes gider karına Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına Rizkimi veren huda dir kula minnet eylemem ♥ இܓ Oy nesimi, can nesimi ol gani mihman iken Yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken Cümlenin rızkını veren ol gani settar iken Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem ♥ இܓ *Nesimi* ***♥........இܓ......♥..... ************•ƸӜƷ• ***********(((◠‿◠))) ***********..>’)(’<... ♥ Merhaba .. ;) இܓ ♥ இܓ .. NESLİN DEVAMI VE KORUNMASI ADINA HAYIRLI DÜŞÜN . ;) ♥ இܓ Gidiyor zakirin bu dem Geliyor fakirin zem zem Yazıyor şiirin kalem Okuyor şairin her dem இܓ ’Şaİrler ’in Şaİr’i Küçük ALPEREN.. ;) ♥இܓ *VedDUA*♥இܓ Hür müstakil zamanıma bin kulluk .. ;) ♥இܓ ♥ இܓ Bilmem ki yaz mı gelmiş ..Niçin açmış gül erken Aklımı Kayıp Ettim ..Nazlı Yarim Gülerken .. ;) ♥ இܓ -BİR GÖNÜLE AŞK GİRİNCE SEVDALIDIR HAYAL DÜŞÜN ♥ இܓ ♥ இܓdara hıjiroke,♥ இܓ Gönül Yarasından türkü - AY-NUR DOĞAN ♥ இܓ YouTube ▶ 6:48 www.youtube.com/watch?v=y9BLvACGZtY 27 Mar 2008 - Kerem Kayar tarafından yüklendi Aynurun seslendirdiği bu türkü mükemmel ses mükemmel yorum. |
♥இܓ AĞAÇ CANLI İSE BAHARI DUYAR .. ;) ♥இܓ
♥ இܓKuşlar bile 'KADER'le uçar. Velhasıl evvela kısmet, evvela kader..! ♥ இܓ
♥இܓGelmis BAHAR Gecmis BAHAR ♥இܓROJDA ♥இܓ- YouTube
▶ 4:31
https://www.youtube.com/watch?v=XiZQzy2m2tc
27 Haz 2009 - mehmetocalan63 tarafından yüklendi
Rojda Gelmis Bahar Gecmis Bahar. mehmetocalan63. SubscribeSubscribedUnsubscribe 1,8141K ...
.
♥இܓ
Bülbül evler gülen az
Girdim bir dost bağına
Ağlayan Çok Gülen Az ♥இܓ
♥இܓYİRMİ DOKUZUNCU MEKTUP . ;) . ♥இܓ
Hücumât-ı Sitte
Hücumât-ı sitte nedir?
İnsan bu dünyaya imtihan için gönderilmiştir. Hayat baştan başa, değişik boy ve derinlikte bir imtihanlar zinciri olarak devam eder durur. İnsan tâ çocukluğundan başlayarak ruhunun bedeninden ayrılacağı ana kadar hayatının her karesinde bu imtihanlarla yüz yüzedir.
Bediüzzaman Hazretleri, Hücumât-ı Sitte' adıyla Yirmi Dokuzuncu Mektubun altıncı kısmında, 'İns ve cin şeytanlarının altı desiselerini inşaallah akim bırakır ve hücum yollarının altısını da seddeder' diyerek bu imtihanların en tehlikeli olanlarını 'hubb-u cah, korku, tamah, ırkçılık, enaniyet ve tenperverlik' olarak tesbit etmiştir.
Şimdi Bediüzzaman'ın tespit ettiği bu hastalıkları yine onun perspektifinden icmalî olarak izah etmeye çalışalım.
*Hubb-u cah; makam arzusu ve şöhret düşkünlüğü demektir. Bediüzzaman insandaki bu duyguyu, 'İnsanda, ekseriyet itibarıyla, hubb-u cah denilen hırs-ı şöhret ve hodfuruşluk ve şan ve şeref denilen riyakârâne halklara görünmek ve nazar-ı âmmede mevki sahibi olmaya, ehl-i dünyanın her ferdinde cüz'î, küllî arzu vardır. Hatta o arzu için hayatını feda eder derecesinde şöhretperestlik hissi onu sevk eder' diyerek hulasa eder. Hubb-u cah, kalbin üzerine zift çeken ve ruhu felç eden kötü bir haslettir. Gönlünü böyle bir hastalığa kaptırmış talihsizlerin, bakışlarının bulanıp yol ve yön değiştirerek çıkmaz sokaklara girmeleri her zaman ihtimal dahilindedir. Gerçi hubb-u cah dediğimiz bu virüsün her insanda az-çok bulunması tabiîdir. İşte bu itibarladır ki, şayet bu his, meşru bir zeminde tatmin edilme yoluna gidilmezse, kendini böyle bir
duygu ve düşünceden kurtaramayanların, hem kendilerine hem de içinde bulundukları topluma zarar vermeleri kaçınılmazdır. Böyle bir zararın telafisi ise oldukça zordur.
*İkincisi, korkudur. İnsan korkuyla iradesine kement vurarak onu gemleyebilir. Bilhassa günümüzde ehl-i gaflet, korku hissiyle insanları sindirmeye çalışmaktadır. Bediüzzaman 'İnsanda en mühim ve esaslı bir his, hiss-i havftır. Dessas zalimler, bu korku damarından çok istifade edip onunla korkakları gemlendiriyorlar. Bunlar avamın ve bilhassa ulemanın bu damarından çok istifade ediyorlar, korkutuyorlar, evhamlarını tahrik ediyorlar' deyip, meseleyi biraz da zaman ve mekân unsurlarıyla gözler önüne sermiştir. Hak ve hakikate inanmış bir sinenin bu marazdan kurtulması, ancak imanıyla metafizik gerilime geçip 'Bin izzetim, bin haysiyetim ve bin şerefim olsa da, hepsi bu uğurda feda olsun. Ölüm ancak Allah'ın elindedir.' kanaatleriyle aşılabilir. Zira kimseden korkmamanın yegane çaresi, korkulması gereken gerçek kaynaktan korkmakla mümkündür.
*Üçüncü desise, tama'dır. Tama, bir şeyi hırsla istemek, açgözlülük ve doymazlık mânâlarına gelmektedir. Allah Resûlü (s.a.s.), 'Eğer âdemoğlunun iki vadi altını olsaydı muhakkak üçüncüsünü isterdi. İnsanın gözünü ancak toprak doyurur. Allah ise tevbe edenin tevbesini kabul eder.' sözleriyle tama'ın esiri olan insanların halet-i ruhiyelerini resmedip sunmaktadır. İnsan ancak, 'Yiyin, için fakat israf etmeyin.' âyetini kendine bir ölçü kabul edip, harcamalarını israfa varmayan bir ölçüde yaparak tama'dan sıyrılabilir. Ayrıca bazı kötü ruhlar, tama damarına girip inanmış sineleri kendi menfur emellerine alet edebilirler. Bediüzzaman, 'Ehl-i dünya, hususan ehl-i dalâlet, parasını ucuz vermez, pek pahalı satar. Bir senelik hayat-ı dünyeviyeye bir derece yardım edecek bir mala mukabil, hadsiz bir hayat-ı ebediyeyi tahrip etmeye bazen vesile olur. O pis hırsla, gazab-ı İlahiyi kendine celb eder ve ehl-i dalâletin rızasını kazanmaya çalışır' diyerek dikkatleri böyle bir tehlikeye çekmektedir.
*Dördüncü husus, ırkçılıktır. Irkçılık fikri ilk defa Avrupa'da Durkheim ile başlamış ve sonraları da Devlet-i Âliye'nin sonunu hazırlayan âmillerden birisi olmuştur. Zira ırkçılık mülâhazasıyla sıbğatullah hakikatine mazhar olmuş milletimizi, Türk'ü Kürd'e, Kürdü Boşnağa, Boşnağı da Arnavut'a vurdurarak birbirine düşürmüşlerdir. İslâm, ırkçılığı dinin önünde tutan böylesi bir milliyetçilik anlayışına karşıdır. Evet İslâm'daki iman bağı sayesinde kabilecilik ve ırkçılık tamamen ortadan kaldırılmıştır. Ashab-ı Kirama bakıldığında birçoğunun farklı ırktan olduğu hemen müşahede edilir. Mesela Hz. Ebû Bekir Arap, Hz. Bilal Habeşli, Hz. Suheyb Bizanslı ve Hz. Selman ise Farslı'dır. Bunların hepsi farklı iklim ve farklı ulusların insanları olmalarına rağmen İslâm potasında birleşerek birbirleriyle kardeş olmuşlardır. Zaten 'Muhakkak ki Allah yanında en üstün olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır.' âyeti bu hakikati belgeler mahiyettedir.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi İslâm, bir yandan ırkı, dinin önünde tutan menfî bir milliyetçiliği reddederken diğer yandan da müsbet milliyetçiliği tesbit buyurmuştur.. tesbit buyurmuştur; zira soy-sop, milliyet ve kavmiyet de bir gerçektir. Ayrıca bu 'Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.', âyetinde yerini alan içtimaî bir vakıadır. Bediüzzaman da, bu gerçeği çok güzel bir şekilde teşhis etmiş ve bu teşhisini şu ifadelerle dile getirmiştir: 'Şu müsbet fikr-i milliyet, İslâmiyet'e hadim olmalı, kale olmalı, zırhı olmalı; yerine geçmemeli. Çünkü İslâmiyet'in verdiği uhuvvet içinde bin uhuvvet var; âlem-i bekada ve âlem-i berzahta o uhuvvet baki kalır. Onun için, uhuvvet-i milliye ne kadar da kavi olsa, onun bir perdesi hükmüne geçebilir. Yoksa onu onun yerine ikame etmek, aynı kalenin taşlarını kalenin içindeki elmas hazinesinin yerine koyup, o elmasları dışarı atmak nevinden ahmakane bir cinayettir.'
*Beşinci desise; insandaki en zayıf ve en tehlikeli olan enaniyet (benlik) duygusudur ve insanın mahiyetinden ilk defa sökülüp atılması gerekli olan bir şeydir. Zira benlik anaforuna kapılan talihsizlerin, hak ve hakikati görüp
bilmesi ve gözleri bağlı olduğu için de yoldan çıkmadan hedefe yürümeleri çok zordur. Bediüzzaman, 'Ey kardeşlerim! Dikkat ediniz, sizi enaniyetle vurmasınlar, onunla sizi avlamasınlar. Hem biliniz ki, şu asırda eh-i dalâlet eneye binmiş, dalâlet vadilerinde koşuyor. Ehl-i hak, bilmecburiye, ancak eneyi terk etmekle hakka hizmet edebilir. Enenin istimalinde haklı dahi olsa, mademki ötekilere benzer ve onlar da onları kendileri gibi nefisperest zannederler, işte böyle bir hâl, hakkın hizmetine karşı bir haksızlıktır. Bununla beraber, etrafında toplandığımız hizmet-i Kur'âniye, eneyi kabul etmiyor, nahnü (biz) istiyor.' sözleriyle bu şeytanî sıfata karşı bizi tetikte olmaya çağırır.
*Altıncısı günümüzde ciddi bir maraz halinde hakka gönül vermiş yiğitlerin pek çoğunun ayağına dolaşan tenperverlik (rahata düşkünlük) hastalığıdır. Evet içtimaî ruhu uyandıran, insanları irşat edip onları hakiki insanlığa yükselten kendini hakikate adamış bu hasbî ruhlar, böyle yüce bir mefkure uğrunda kat'iyen tenperverliğe girmeden, maddî-mânevî her şeylerini feda etmeye hazır olmalıdırlar. Üsturevî mahiyette Hz. İbrahim'in servetiyle alâkalı anlatılan bir menkıbe vardır. Aslı olmasa da, faslı bize bir şeyler anlatır. Hz. İbrahim'in o kadar çok koyunları ve bu koyunların çobanları vardır ki, o kendi dönemi itibarıyla en zenginlerinden sayılır. Bu kadar geniş bir serveti peygamberlik mansıbıyla telif edemeyen -hangi mülâhazadan kaynaklanırsa kaynaklansın- meleklerden bazıları, 'Acaba peygamberlik mansıbıyla bunca servet nasıl te'lif edilir' şeklinde bir soru tevcih ederler. Cenâb-ı Hak da 'Bu servet onun gönlüne girmiş mi girmemiş mi gidin deneyin.' der ve bunun üzerine melekler, vahiy meleği Cibril-i Emin reisliğinde insan suretinde temessül ederek Hz. İbrahim'in yanına gelirler. Burada melekler onun duyacağı şekilde 'Subbûhun, Kuddûsün, Rabb'ül-melâiketi ve'r-rûh' diyerek mârifetlerini ifade ederler. Bu kelimelerin her biri, Cenâb-ı Hakk'ı takdis ve tesbih adına çok iyi seçilmiş kelimelerdir. Kalbi lahutî esintilere açık olan Hz. İbrahim, böyle bir tesbih duyunca çok hoşuna gider, 'Allah aşkına bu ne güzel şey!' şeklinde hayretini bildirir ve 'Servetimin üçte biri sizin olsun, dediklerinizi bir kere
daha söyleyin.' der. Melekler bir daha söylediklerinde Hz. İbrahim, 'yarısı sizin olsun', bir kere daha söylediklerinde ise 'çobanlarımla beraber size köle oldum' karşılığını verir. Bunun üzerine Cibril kendini tanıtır ve 'Ben Allah'ın meleğiyim. Bunlara ihtiyacım yok, fakat Rabbim senin sadakatini göstermek istedi ve seni bizimle imtihan etti' der ve oradan ayrılırlar. Evet ak yolun hak yolcuları, rahat ve rehavet girdabına kapılmadan niyetlerinde sadece Allah rızası olduğu halde hep yollarına devam etmelidirler.
Hâsılı; Allah'ın sonsuz rahmetine karşı, O'na olan ümit ve teveccühü bir lahza olsun kaybetmeden, daima nazarlar O'na yönlendirilmeli ve murakabe hissiyle meşbû olarak hareket edilmelidir. Böylece aksiyon ruhu dumura uğramayacak ve 'Hücumât-ı Sitte'de zikredilen desiselere kapınılmadan, günahların hacaletinden ve ümit kırıcılığından sıyrılıp af kevserlerinden kana kana içerek ruhlara inşirah veren sonsuz rahmetlere ulaşmak mümkün olacaktır. ♥ இܓ♥ இܓ♥ இܓ
24.10.2001
♥ இܓ Aşan bilir karlı dağın ardını - ♥ இܓ YouTube
▶ 3:51
https://www.youtube.com/watch?v=IeTV0H_Oi38
24 Tem 2011 - HazanMevsimi tarafından yüklendi
Aşan bilir karlı dağın ardını. HazanMevsimi. SubscribeSubscribedUnsubscribe 1,4981K. Loading... Loading ...
♥ இܓ *Hazreti Ömer Efendimiz döneminde büyük bir kıtlık oluyor. Öyle ki, insanların açlıktan ölmemeleri için yeme içme mevzuunda bir gıda nizamnamesi vaz’ ediliyor ve herkese belli ölçüde yiyecek içecek veriliyor. Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) “Medine’nin en fakir insanı ne yiyip içiyor ve nasıl geçiniyorsa, benim hayat standardım da öyle olmalı!.” diyor; insanların ekseriyetinin zeytinyağına ekmek banarak beslenmeye çalıştığını öğrenince, kendisi de hep öyle yapıyor. Dahası, umumî musibeti de kendinden biliyor ve “Allahım! Benim günahlarım yüzünden ümmet-i Muhammed’i açlıkla helâk etme!..” diye dua ediyor. Hazreti Ömer’in yanından hiç ayrılmayan Hazreti Eslem der ki: Eğer kıtlık bir müddet daha uzayacak olsaydı, Mü’minlerin Emiri üzüntüsünden ölecekti!.. Onu çok defa, secdeye kapanmış olarak görürdüm; sürekli gizli-açık, sesli-sessiz münâcâtta bulunur ve ağlardı. Bazen bütün bütün hıçkırığa boğulur; “Allahım! Öyle zannediyorum ki, yağmursuzluk ve kıtlık benim günahlarım sebebiyledir. Ne olur, benim yüzümden Ümmet-i Muhammed’i mahvetme!”diyerek âdeta inler ve hüzünle tir tir titrerdi. ♥ இܓ♥ இܓ♥ இܓ
♥ இܓ♥ இܓ♥ இܓ♥ இܓ♥ இܓ & ♥இܓ
♥இܓ -♥இܓ Vardım Hint Eline ... ;) ♥இܓ ERZİNCAN TÜRKÜLERİ - YouTube
▶ 6:00
https://www.youtube.com/watch?v=CwGaAB134hE
15 Nis 2007 - zamparax tarafından yüklendi
Vardım Hint Eline Kumaş Getirdim Vardım Hint Eline Kumaş Getirdim, Açtım Bedestanı Sattım Oturdum. Sen ...
♥ இܓ'Huzurlu' olmak istiyorsak; "HUZUR"da olduğumuzu unutmayacağız..! .. ;)
{Hayırlı, Huzurlu, Bereketli, Şifàlı, Mübarek Cumalar, Bayramlar Dostlar} (C.K.)♥ இܓ
..
Saygı,Sevgi, MAHİNAM Selâm ve DUA ile.. ;) ♥ இܓ
♥ இܓ
♥ இܓ
♥ இܓ
♥ இܓ
♥ இܓ
&
♥ இܓ