Ayiş Hanım
gerçek ismi "ayiş" olsada
zor gelmiş nüfus memuruna "Ayşe" diye yazmış kütüğe garibim her fırsatta söylerdi ismim "ayşe" değil "ayiş "diye kimbilir belkide çallı dedemden çektiklerini ismine bağlardı "ayşelerin kaderi yok kızım sonuna gül ekleşende gülmeyince gülmüyor" derdi hani "ayiş" diye çağırsalar çektikleri son bulacak yeni bir sayfa açılacak gurbette anasız, babasız büyüdüğünü gurbetten gurbete gelin gittiğini hasreti ,kimsesizliği,çaresizliğini koca diye koca yürekli değil ,koca elli bir adama ömrünü hasrettiğini unutacak dedem değişecek anlayışlı bir eş olacak görümcelerin doldurmasıyla yediği dayaklardan moraran teni,daralan yüreği huzur bulacak "ayşe" hanım benim için "ayiş" hanım asil,bakımlı,görgülü,saygılı otururken bile dizlerini kibarca kıvıran bacak bacak üstüne atınca daha bir hanım duran elinde tuttuğu fincana dudaklarından sükut, ellerinden güzellik bulaştıran yetiştiği ortamın ve soydan gelen asaletin temsilcisi tam bir Istanbul hanimefendisi ayiş hanım,can annanem canım yılların verdiği yorgunluğa rağmen dedemin vefatına kadar "of be adam" demeyen surat asmayan, yüreği burkulsa da dedemin sözeriyle asaletinden kimsenin yanında ağlamayan gizli gizli döktüğü yaşları tülbentinin ucuyla kurulayan kocasına sofra kurup o yemeğini bitirmeden ,sen de ye demeden yemeyen kalan yemeği sorar diye tel dolaba kilitleyen el pençe divan bir yudum su bile içmeyen kimse bilmezken tatlıda vanilyayı,spagetti makarna ,lazanyayı annanem pişirdi en güzelinden yine de kusur bulurdu dedem konakta bakıcılarla el bebek gül bebek büyümüş evlatlıkmış akrabasında ama evlatlık olduğunu hissetmeden varlık içinde sevgi ve ilgi ile büyümüş sonra çekeceği varmış kader onu çallı dedemin memleketine sürümüş ilk okula göndermişler 3 sene okuma yazmayı sökememiş beni okuldan alın demiş ciciannesi çok uğraşmış öğretmek için olmamış "kafam almadı kızım"derdi kimbilir belkide ana baba özleminden yolda yürürken dedemden beş adım arkada yürürdü dedem kızardı bir adım mesafeyi kısaltsa sonradan anladım neden dedemin yanında yürümediğini ananem 1.80 boyunda, 1.60 ya var ya yok dedem ananem güzel ,çirkin sayılırdı dedem ananemi yanında taşımak ağır gelmiş olmalı rahmetli dedemin boyuna huyuna bu asalet,bu güzellik çok fazla arkada yürütmesi o yüzden hayata tutunmus çektiklerine ragmen kırık kanatlarını gücü yettiğince gerip üzerlerine üç evlat yetistirmiş üçüde birbirinden degerli dedem tam bir çallı idiyilana bile " imdat "dedirten. boyu posu yoktu rahmetli dedemin ama çallı geliyo dendimi millet kaçacak delik arardı şerrinden benim diyen güvenip"sen"diyemezdi dedeme korkardı,çekinirdi gözü karaydı dedemin onun dediği olurdu her zaman heryerde ananem ne kadar sessiz ise,dedem o kadar geçimsizdi. iki zıt karakter senelerce aynı yastığa baş koydu dedem yün yastıkta horlarken ananem yüreğine her gece en ağırından bir taş koydu ikiside rahmetli şimdi dedemi özlüyorum,ama annanemin bambaşka özlemi mekanları cennet olsun inşallah ahrette üzmüyordur annanemi dedem vefat ettiğinde annanem çok ağladı ben de annanem gülsün diye "çok eziyet etti kalan ömründe üç gün gün yüzü gör niye ağlıyorsun" dedim cevap teyzemden geldi"gün yüzü görmediki dedende ne bize babalık ,ne anneme kocalık yaptı onca sene çektiklerine ağlıyordur garibim" dedi nur içinde yat canım annanem,ayiş hanım yerde değil nurda yat. Aysegul Atakli 04.02.2016 |
Çok güzel ve entresan bir şiir okudum...
Kutlarım...
.................................................. Saygı ve Selamlar..