Düş GecesiAradan kaç uzun yıl geçti onlar bile hatırlamıyorlardı buluştuklarında gözlerinde yaşlanmış tebessümler dudaklarının kıyısında eksik kelimeler biriktirmişlerdi birbirlerinden habersizce kadın cümlenin başını söyler adam sonunu getirirdi denizin, martısız saksının, çiçeksiz gökyüzünün mavisiz bulutun yağmursuz olmadığı gibi birbirlerini tamamlarlardı bir gece sert esen rüzgarın ardından Saint Esprit Katedralinde çalan çanların eşliğinde el sallamadan mutluluğu uğurladılar kapısız evden o günden sonra kaç geceye mahkum ettiler bedenlerini kaç sabahı bir başına karşıladıklarını bile unutmuştular. akıllarından çıkartamadıkları unutamadıkları tek bir şeyleri vardı avuçlarının arasında sakladıkları ilk gün verilen yeminleri vardı birbirlerine yeniden ne olursa olsun son bir kez daha diye buluştuklarında aradan kaç uzun yılın geçtiğini onlar bile hatırlamıyorlardı aslında önemi de yoktu bu sene belki ? son diye yılda bir defa dahi olsa verdikleri sözü tutuyorlardı yorgun bedenlerine aldırış etmeden aynı tarihte aynı yerde gece siyah silüetini giyinmiş hazır bekliyordu onları aynı heyecanla deniz suskun martılar aç çocuklar sessizce oynuyordu çimenlerin üstünde değişen hiç bir şey yoktu geldiklerinde her şey giderken bıraktıkları gibiydi kadın paltosunu çıkartıp omuzlarına atıp bankın bir ucuna otururken çantasından sigarasını çıkartıp yaktı derin bir nefesin ardından bu gece çok uzun olacak dedi. çaylar içildi denizin sahile vuran dalgaları dinlendi araya ’ suskunluk ’ girdi adam ne güzel konuşuyorsun susarak dedi. araya son bir kere daha ’ suskunluk ’ girdi kadın gitti düş gecesi bitti yerinden kalkamayan adam son sözlerini fısıldadı yutkuna yutkuna yüzünü okşayan rüzgarın kulağına . . . kim ne derse desin? eksik kalmış kelimelerle sürgün edilen bedenlerin buluşması kolay olmuyormuş... |
Güzel ve dokunaklı
Yüreğe ve emeğe sağlık