Biz maviye aşıktık...Nedensiz, ve umarsız katlediyoruz, çiğnerken, en masum düşleri... sorumsuz bir güdüme, kurban ediyoruz umudu, An içinde teğet geçiyor hüküm. Bıçak ucu yüreğe dokunuyor kalem. Hükmüm kendime ağır. Duymuyoruz efendim duymuyorsunuz, göz kör, kulak sağır. ama sen haykırmasan da olur. Usulca, sessizce özden çağır. ben yüreğine düşerim sessizce... Her gün bir başka umudun, sancılarına şahitlik eden zaman. Yorgun ve üzgün şafaklar. Kurak bir mevsime gebe kalan günü, Sek bir hüzünle içiyoruz. Her gün, Her öğün. Aynı nakarat, Hep aynı serenat. İlk ’ine uzak beyanat. Kalmak la gitmek, Efendim zor zanaat. Bir bilsen şimdi, ne yalnızlıklar örtmüşüz, Hiç edilmiş, göz karası gecelere... Birbirimizden bihaber, iki ayrı, iki uzak diyar. Yabancı kalmışız kendimize, tüylenmiş dilimize, Diken üstü uykulardan, Yorgun kalkıyoruz, gönlümüzde ağır kanayan yaralar. Bir çıban filiz sürüyor, yüreğimizin tam ortasında, keşkeleri kanatırcasına... Umut diyoruz. Umut can çekişiyor göz ucunda, Zil çalıyor sürtük bir ayrılık, Oysa! biz maviye aşıktık, Gri ye razı şu bahtımıza, kapkara bir hezeyan düşürdük... Biriken keşkelerimize, Nihayet dillere destan bu aşkı, sürerken dar ağacına, katledilmiş bir sevda bıraktık zamana... Bütün evreleri talan edilmiş, yarım kalmış bir hikaye bu, dönüşü olmayan güzergah, menzili olmayan bir seferiz artık, Birbirine uzak, birbirine zıt, yarım kalmış binlerce hikayenin, kahramanlarıyız artık... celal Şahbaz (yorgunkalem) |