hüzün saltanatı
daralıyor ruhum
düşüncelerim boynumda kement gelgitler yumağı âdeta zihnim bakışlarım çıkmaz sokağa namzet adımlarım bir ileri iki geri sayamadım uykusuz geceleri bilmem ki ben miyim yokluk yoksa yok muydu varlık çaresizlik pranga gibi ayağımda avuçlarım yalnızlığı tuttu hep kimsesizim ve sessizim bataklığa saplandı özgürlüğüm nerede gözyaşını silecek gökteki el hiçliğim duygularımı sürükler peşinden sebepsizim ve hesapsızım zamanı belli belki ben habersizim kar taneleri simsiyah yağmur göğe yağıyor gidiliyor geri geri, çıkılıyor aşağıya mutluluk eski günlerde saklı hüznün sesi yüksek çıkıyor her sokakta bilmem ki karanlık ne kadar saklar aydınlığı yalnızlık ne zaman kucaklar umudu güneş doğmadan batıdan bir ses duyulur mu sevgi ülkesinden |