EZEL-EBED
ne ezelin başı belli
ne ebed sonla biter iki sınırsız uç el ele vermiş kopmayı bekler hani sen kendini sultan sanıp çıktın ya fethe, kaybetmekten korktuğun dev aynaların nefes nefes yansımasında teselli bulduğun hatıralarınla emanetlerin güzelliklerine hak ettiği kıymeti veremedin ya belki de hayata bağlayan sancılarına, sevdalarına sımsıkı sarılmayışındandı sabrına yenik düşmelerin gidip geldin ezel-ebed arasında da bir türlü denk getiremedin mevsimlerden akıttığın salya sümük ağlayışlarının vaktini kaynar sularda mı yandı ellerin de bu kadar feryat edersin bu yüzden mi başını öne eğip yıldızların gölgesinde serinleyemeyişin sana bahşedilen kervan yükü bilginin dizlerinin dibine çökmek çok zor olmasa gerekti ki kadife bir ten dokunuşuna hasret çekerek dilini alabildiğince aç bırakıp ritmi kokuşmuş ahir zaman meyvelerine kulak kesiliverdin ölümle hayat arasında sıkışıp kalan nefsine aklının atamadığı kelepçeli tokatlar seni bocalatan melamet hırkasını paslı bir çiviye asar gibi sarmalayamıyorsan üzerine kabahat yine ne o hırkada ne paslı çivide bu dünyada rahat yok deyip kamçılanmaz nefsinde iki ucun ortasında her şey yerli yerinde ne ezelin başı belli ne ebedin sonu ebedde AdeviyyeMetan |
Kalemine ve gönlüne sağlık...
...........................................Saygı ve selamlar..