Beyazın sıcaklığı olsaydı yağan kar tanesinde Güneşi özler miydik hiçBeyazın sıcaklığı olsaydı yağan kar tanesinde Güneşi özler miydik hiç Sevda kadar yakıcı ayrılık kadar cehennem Paha biçilemez bir oyuncaksın yüreğimde Bir avuç nar kızıllığı gece kadar cazibeli Saydam mavi gözlü çocuklar afacanlığında Bir avuç çakıl taşı ağırlı kadar çocuksu Omuzlarımda yılların ağırlığı ezilmekte Üzüm gözlerden sızan yaşlar kadar yakıcı tuzlu tuzlu Ve bu gece dökülen ömür yapraklarını süpürdüm Kırılgan can kırıkları tekrar acıttı yüreğimi haberin var mı Sessizliğin kulakları sağır eden sesiydi beni sağır eden Küsme ey yar Senin sevgi fısıltını ben duyamadım Dertler miadını doldurdu bende O yüzden bu gece umuda yelken açtı yüreğim Yanımda yokluğun ardımda dertlerim ağlamakta Tıpkı yaprak dökümüne uğrayan yıllarım gibi Bir sıra inci beyazlığında Boğaziçi Üşüdü İstanbul kar öperken yüreğini İstanbul’un yalnızlığı kadar çığırtkan Yalnızlığın kanatları kadar martı Mahmudiye Düzkaya |