İstanbul
Kar düşer sokaklara,
Damla damla beyaza boyanır caddeler Ve İstanbul; bir gelin gibi süslenir, belinde kırmızı kuşağı! Boğazından serin sular akar Derinlerde bir yerde bir balık sürüsü geçer Bir balıkçı teknesi yanaşır kıyıya, Salar ağlarını yukarıdan aşağı... Yüzü güler balıkçıların; Onlar kasalarca hamsi tutar Yaşlı bir teyzenin de romatizması! Ayaz vurur odalarında hala soba yanan evlerin bacalarına, Bir tiryaki gibi içine çeker dumanı İstanbul. Nasıl dertli, nasıl yanmış canı Sanırsın o yakmadı onlarca ocağı! Yedi tepesi atmaya görsün bir kez; Köpük köpük olur denizi Hey gidi İstanbul! Sen yüreklerin nazlı kızı... Kar düşer sokaklara, Usul usul ışıkları söner evlerin, kahvehanelerin Ve İstanbul; Bir çocuk gibi susar, kusar hasretini dışarı! İki yakası bir araya gelmeyen işçiler, İki yakayı birbirine bağlayan bir köprüden geçer; Bir cesedin üstünü örter Yılbaşı çekilişinin bir işçiye çıktığını yazan gazeteler... Öğrenciler, Hiçbir şey anlamadıkları bir dersin sınavına çalışır Yine hiçbir şey anlamadan! İki ayrı yerde iki anne; Yavrusuna ninni söyler, Biri türkçe, diğeri kürtçe... Rüyasında aynı şeyi görür bebekler Ve İstanbul; Kundağın bir köşesine iliştirilmiş nazar boncuğu misali tebessüm eder! Keyfi yerine gelmeye görsün bir kez Nasıl da coşar denizi Hey koca İstanbul! Sen sofraların tadı tuzu... Kar düşer sokaklara, Yalnız başına kalır herkes, yalnız başına ölür Kalabalıklar içinde! Ve İstanbul; Bir ezan olur, namaza durur cemaat olur! Alkol can aldı yazan gazete kağıdına sarılı Bir şişe birayı içerken bir ayyaş, Birbirleri ile bir hiç uğruna kavga eder; İki küçük kardeş... Bir kadın, Sırf kendisini sürekli dövüyor diye ayrılmak istediği için kocasından Sokak ortasında Onlarca bıçak darbesiyle canında olur. Ağır bir sis çöker üzerine esnafın, Bir somun ekmek Bir ton demirden ağır olur. Koca koca kasaları kaldırmaya gücü yeter hamalların da Evde ki bebenin karnını doyurmaya yetmez! İstanbul kahpe olur, namussuz olur. Canı sıkılmaya görsün bir kez Nasıl da kudurur denizi, Hey gidi deli İstanbul Sen, yokluğun ikizi... |