m a t r u ş k aSENİ SEVMEK DENİZYILDIZIYDI YÜREĞİMDE GECİKEN YAĞMUR GİBİ KELİMELER BÜYÜDÜ BİR GÖKKUŞAĞININ İÇİNDE bir gökkuşağının içinden geçmek gibiydi SENİ SEVMEK renklerin hepsi birbirine karıştı saçların ellerin gözlerin bir yağmur damlasının içine nasıl sığdı da bu yürek nasıl küçük geldi sonra ona sonsuz denizlerin ellerin gidince kuş sürülerim göçtü sıcak ülkelere mevsim döndü kuşlar döndü ve onlardan ayrı kaldım artık ben de DENİZYILDIZIYDIm kıyıya vuran başka denizyıldızlarını toplayıp bir bir suya kavuştururken kendimi atamadım ve öylece kalakaldım aklımdan geçenleri yazabilirim kolayca beni tanırsın YÜREĞİMDEn geçenleri hiçbir satır bilmiyor daha bilmeyecek de bu gidişle çünkü kelimeler yetmiyor onlar kovaladıkça kaçıyor önceleri yağmur damlasına sığan çocuk yüreğim bir kuşun kanadında bir ağacın huzurlu salınışında ve / veya bir dağ keçisinin inadında asırlık bir teyzenin yüz çizgilerinde küllenmiş bir özlemin yardım isteyen çığlıklarında nerde aradıysam bulamadım bir yağmur damlası bu yüreği alacak yağmurlar mı kesildi yürek mi eskisi gibi değil bilemedim her umudun yerine bir hedefi koymakla yanlış yapmışım itiraf ettim sonunda ancak neye yarar GECİKEN sözler zamanı geri döndüremez ki el kadar yüreği bile yakalayamayan çaresiz sözcükler çocukken de böyle saftım YAĞMUR damlasına konulur mu hiç yürek annem kızardı eskiden böyle şeylere küçükken der havale geçirmişti saf olmasına saftım ama bilmezler asıl havaleleri büyükken geçirdiğimi babam konuşmazdı pek ama anlardı anlar GİBİ bakardı bakmazdı da anlarca susardı ancak o bilirdi yağmur damlasının yerini de söylemezdi kardeşim az azar işitmedi ararken her karşıma çıktığında acelem vardı yakalamalıydım yağmur damlasını KELİMELER kovalamalıydı yüreğimi yağmur damlasını yakalamalıydı hiç değilse yürek sonra beraber de aranırdı bu kovalamacada kardeşim nasıl BÜYÜDÜ gitti anlamadım nasıl anlayacaktım yağmur damlasına saklanan ben büyümedim ki sezen’in dediği gibi sonunda bir oyuncak karasevda aldım senden yani değişmedim hala öyle biraz çocuk kaldım bitirmek saçmadır BİR şiiri çünkü yürek orda değildir artık satırları yazdığında hiçbir kelime bir yüreği yakalayacak kadar hızlı değildir hiçbir ateş birbirinin aynı yakmaz demişti Rasim Baba Fiko*’ya bir GÖKKUŞAĞININ İÇİNDEn geçmek gibiydi bu hayat renklerin hepsi birbirine karıştı yılların ayların günlerin bir çocuk gülüşünün içine nasıl sığdı da bu şerit nasıl dar geldi sonra ona koskoca göklerin İSTİSNA (25 Aralık 2006, Şişli) İstisnalar kaideyi bozar. *Fiko: Fikret, Süper Baba dizisinin baş karakteri. (önceki şiir: "eğitim sistemi") |
....
bilmezler asıl havaleleri büyükken geçirdiğimi
....
hiçbir ateş birbirinin aynı yakmaz demişti Rasim Baba Fiko*’ya
dilim dönmüyor artık... bildiklerimin savruluşunda bir şiir mevsimi düştü haneye. Ahhh bu gitmeye mecburiyetler. Dönmezsem bilki öldüm. dönersem yine macerandayım. Ankara havası malum bu günde şenlik havası varmış kalede. ısrar ettilerde çıkıyorum. değilse, şenlik asıl mısralarındaydı bana... Dönmek için sabırsızım şimdiden. sen eklemeye, sen akmaya devam et biraz daha. Abdest alayım abdestimin üstüne ola ki karlı baba'nın yanından geçer araba, sana illede ve tek sana bir hayır bir kolaylık dileyeceğim, fatihamın arkasında. Sevgilerim, gani gani dolsun, doldursun... :)))