9
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
848
Okunma
Huzeyfe radiyallahu anh anlatıyor: "Hz. Ömer radiyallahu anh’ın yanında idik. Bize:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam’ın fitne hakkındaki hadisini kim hafızasında tutuyor?" dedi. Ben atılıp: "Ben biliyorum!" dedim.
"Sen iyi cür’etlisin, nasılmış söyle bakalım!" dedi.
"Resulullah aleyhissalatu vesselam’ı isittim. Demisti ki: "Kisinin fitnesi ehlinde, malında, çocuğunda, nefsinde ve komşusundadır. Oruç, namaz, sadaka, emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker bu fitneye kefaret olur!"
Ömer radiyallahu anh atılıp: "Ben bu fitneyi kastetmemistim. Ben öncelikle denizin dalgaları gibi dalgalanacak (bütün cemiyeti sarsacak) fitneyi kastetmistim!" dedi. Bunun üzerine ben:
"Ey mü’minlerin emiri! O fitne ile sizin ne alakanız var! Sizinle onun arasında kapalı bir kapı mevcut!" dedim.
"Bu kapı kırılacak mi, açılacak mı?" dedi.
"Hayır açılmayacak, bilakis kırılacak!" dedim. Hz. Ömer (hayıflanarak):
"(Eyvah!) Öyleyse ebediyen kapanmayacak!" buyurdu." Ravi der ki: "Biz Huzeyfe radiyallahu anh’a sorduk:
"Ömer bu kapının kim olduğunu biliyor muydu?"
"Evet dedi. Yarından önce bu gecenin olacağını bildiği katiyette onu biliyordu. Ben size hadis rivayet ettim; boş söz (ve efsane) anlatmadım."
Huzeyfe radiyallahu anh’a soruldu:
"O kapı kimdir?"
"Ömer radiyallahu anh’tir!" buyurdu."
“Bu durumda her kim mümin olarak iyi davranışlar yaparsa onun çabasını görmezlikten gelmek olmaz. Zira biz onu yazmaktayız.”(Enbiya 94)