VicdanjörKovdunuz yurdumuzdan, yetmedi peşimizdesiniz! Kokmak da var tuzuna rağmen suların. Hepimizin gözlediği tek nebi Nuh ama; Ne çok iş cinayetiniz, çalışmıyor tersane. Ama, varımsız Ümit Burnu: Direğinde bir yırtık yelken Dudağımın kıvrımında hazdan kalma bir hava, Ve Şam’ın çocuk sevinci sinmiş arastaları Ne zaman bitecek devlet arası çocuk menüsü Örter mi bu kanı tarih masalının atlastan yelkenleri Oysa siz tıraş olursunuz biz hep ölürüz, Usturanız sizi okşar, doğrar bizi körelir: Bil ki bilenen öfke! Biliriz Diyarbekir yolu, Her şart altında Dersim‘e çıkar Denir ki, tüm hainler el almış Hızır Paşa’dan; Az yukarıda Seyit Rıza ipteyken Dişlerimiz farklı lehçelerde gıcırdar ve Bu kavga konuşulmaz, yalnız anlanır! Yetmez mi mavi bir gök bayrağımız olmaya, Olmadı; Denizin yeşilini, Güvercinin beyazını da kat! Bir de mor galasilerin dansını, Gezideki Kırmızılı Kadını; Aşkın kadehinde hemhal eyle tümünü! Bak yurdum orasıdır ama eğleşirim burada: Hayın tuzaklarda kan uykulardayken siz, Diyor ki içim, eyleme çağır cümle Horoz Milletini, Yak sıcak yorganları! Bir kilo naftalin mi ağırdır, yoksa Tahrir Defterleri mi, Tercümesi bu denli zor mu gerçeğin? Dudak sendin üfleyen, parmağmdı acıları kapatan Bin yılların değirmen taşı söylerken türkümüzü. Şimdi Anımsamak zamanıdır On Altı Haziranı, Aliağa, İpraş, İskenderun, Tariş’i, Bozan Kara’nın Zapata bıyıklarını, Zap Suyu’na köprüyü, Siyasal Amfisinde Şivan Perver türküsünü, Alpagut Madeninde işçi adaletini! , Elaziz mahpusunda ‚‘‘İhtiyat Kuvvet: Milliyet Şark‘‘ı, Zulüm günlerinde ‚‘Anarşi Yok, Büyük Derleniş‘‘i! Terzi Fikrinin sormadığı soruyu, Sarı İbo’nun yanılmaz kardeşliğini Meydanlar tanıktır aynı dili konuştuğumuza, Apollo’nun eskiyen gövdesinde: Ah bizim dünyamız nidası, sonsuzluktan utanarak! Bak gerçekten biz olalım tüm darbelerin zulmünü hatmedip, ‘‘Mamak‘lardan, Metrisler’den‘‘ sorarak, Diyarbekir Zındanını bilerek. Soralım ‚‘Temizlenecek! ‘‘ diye haykıran küstahlara: Bunca boku temizleyecek Vicdanjörünüz var mı? Turgay Bahtiyar |