empatikki sen ruhumun orman kuytusu ve bu kuytuda yeşeren hüzünlü bir çiçektin bedenin kurudukça bir damla gözyaşı daha içerdin köklerinden cesur değildin belki ama bir o kadar yürekliydi sevda bakışların sığ denizlerinde bile kopacak fırtınalara çok ça limandın içinde ben mi ben fırtına değil okyanusun ta kendisiydim yüzünü bile göremediğim limanlarındaki hoyrat bir esinti en derininden laciverttim maviye kaçan yakamozdum ay ışığına sevdalı sahillerine vuran bembeyaz köpüktüm aşktım.. içimdeki tüm yaşanılası yaşamlarda nicedir imbatlar sert olmasa da ters eser oldu şehrimin kıyılarına ve anlaşılamadık tüm iklimleri giydik sımsıkı üzerimize bu aralar alnına rastgelesi sürülmemiş sarhoş bir balıkçı teknesi gibiyim kanatlarında ecel taşıyan tüm martıların çığlıklarında kaybettim içimdeki maviyi ne denizim belli ne de seferlerim seyir defterinde bile adı geçmeyen alabora olmuş kimliğimde kıyısızlığıma ağlar sönüp te yanamayan tüm fenerler benim artık kalabalığında sessiz ve kimsesiz ışıkları kör caddeleri dilsiz tüm kentler tüm çıkmaz sokaklardaki adresler ve ayak izlerini terk etmiş tüm gidişler benim artık eğer bir gün düşerse aklın dehlizlerime bil ki gittiğin uzağım ki ben ruhundaki hücre odalarına hapsettiğin empatik bir köşeyim aslında kurabileceğin bir düş değil kurup ta yıkamayacağın kadar gerçeğim şiir gibi ölüm gibi… ilhanaşıcıaralıkikibinonbeş |