ZAMANIN MAĞDURLARI
Ey gidi vakti kısa, ömrü sonlu, hali fani dünya;
Neler çaldın şu ömrümüzden bilir misin? Yok, artık ilkokul önlüklerimiz ve bağlayamadığımız yakaları, Ve ensemizin dibinden bi tutamlık saçımızı çeken ilkokul hocaları... Yok, artık sokaklarda misket oynayan, mahalle maçı yapan keratalar, Gazoz kapaklarına umutla karışık çamur dolduran çocuklar Akşam ezanında baba korkusundan evine koşuşturanlar Hani her derdimizi bilip ortak olan komşularımız, nerdeler... Halimize bak perişan ötesi, Onca oku, bunca çabala hayata atıl, sonra hayattan atıl... Ne öğrendiysek fazlasını unuttuk şu hayatta, Ne kosinüs çıktı karşıma ne dik kenarın hipotenüse oranı! Hala dört işlem dışında pek faydası olmadı hiçbir formülün. Baksana bizim köşe bakkalı bile yenik düştü hipergros marketlere, Dalında meyve yiyemez olduk, ocağımıza dikilen incirleri saymazsak Aşk dediğin komşu kızı için beslediğimiz hayallerdeydi, Ve onun pencereye, cama çıktığı anlardı… Yoksa bilgisayar başı sohbetlerde açılan CAM’larda değil Gözlerin temasıydı bir bakıma, klavye önü chatleşmelere benzemeyen Belirli saatlerde, belli adreslerde kısa buluşmalardaydı aşk; Herkesin bildiği msn adreslerinde değil, yani "M"uhabbet "S"analsa "N"afiledir misali... Şimdilerde karma karışıkız, İstiklal marşını bilenler kendi milli sanıyor! Mehmet Akif’i tanıyanlar ise dinci! Bu aslında bakacak olursak sırattan bile ince bir çizgi! Yurdum insanı yurdum insanına karşı yani, anlamadık patron kim, kim dilenci? Bazen hep soruyorum kendime-komşuma-akrabalarıma-arkadaşlarıma-herkese; "Ya bu memleketi zamanında düşmanlardan kurtaran kimdi" ? Cepheye mermi taşıyan senin ninendi, siperlerde çarpışan benim dedem Aynı vatan, aynı hilal, aynı kararlılıkta ve aynı saflarda, Şimdi anlıyorum ve görüyorum ki aslında onca meydanlarda savaşıp vurulan onlardı, " AMA ÖLENLER BİZLERİZ " KEMİĞİ SIZLAMAYAN KAÇ ŞEHİDİMİZ VARDIR ACABA?" Zaman bizi bu kadar çabuk nasıl mağdur edebildi kendi özkimliğimize? Veya biz mağdurluğa bu kadar mı meyilliydik? Neydi paylaşamadığımız şey, asırlardır paylaşıla geldiğimiz Aslında bizde bilmiyoruz, bizimkisi bir aşk, Leyla-Mecnun misali; Yani ne garip mecnun Leyla’ya erdi, ne Leyla’nın Mecnun’a aklı erdi… Hesabı Çöllere düşmeden serap görülmez tadındayız şu sıralar, Habil’i de vuran Kabil değil miydi? O zamanın insansız dünyasında! Ey dibi kavanoz, parası bela, varlığı yalan, sevgisi kahpe dünya; Neler götürdün şu vadeli nefes hesabımızdan bilir misin? Şu faniliğimizle her şeyini kabullendik, ama bil ki sana; HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ, İKİ ELİMİZ YAKANDA ŞU TEZATA BAK HELE HER İKİ CİHANDA SÖNDÜRENDE SENSİN YAKANDA! Muhammed Taha - 16 Mart’08 (23:50) |