BAHARDA ÖZLERİM MEMLEKETİMİ
Ekinler boy atar, yeşerirİ
Otlar büyür Açar düğmecik otunun mavi çiçeği Aklıma düşer memleketimin uzayıp, kıvrılıp giden yolları Ekinler arasında cır cır öten çekirgesi Börtü böceği Kışı çamur, yazı toz duman olsa da Doyumsuz olur baharı Atlar giderim arabaya Kendi başıma Yollarda yeşermiş ekin tarlaları Yaklaştıkça Bu yaşta bile Bir heyecan kaplar içimi “Köyümü göreceğim..” Derim “..kırını, bayırını, çakırdikenini, üzerliği ve de kangalını” Havasını içime çekeceğim bozkırın Ziyaret edeceğim Uzak yakın akrabaları Tam yaklaşırken köye kıvrılan yoldan Şıh Mehmet ağabeyin tarlasının yanından Yani Suçıkan’dan Durdururum arabayı Fotoğrafını çekmek isterim köyümüm İnerim arabadan Çıkarırım makineyi Tarlalara bakarım Tarlaların bittiği yerde kıraçlara Karpuz teveklerini birbirine bağlayıp Tarlalardan köye giden tozlu yollarda Seğirtip koşuşumuz gelir aklıma Toz direk direk havada Dökerdik tarla farelerinin kıraçtaki deliğine Tenekelerle suyu Biraz sonra çıkardı farecik yuvasından Karnı davul olmuş Telaşla koşardı sağa sola Sonra mı Sonra düşerdi tepetaklak Seyrederdik fareciği biz çocuklar Ettiğimiz işkencenin farkında olmayarak ……………………………. Birden gökyüzüne baktım Araba dururken yol kenarında Yolculuk ettim geçmişe , daldım yıllar öncesine Köyün üstündeki bembeyaz bulutlarda Pancar teklemeye giderdik tarlaya Kadın, kız, çoluk çocuk Tam da bu aylarda Önce beyaz bulutlar yükselir küme küme Sonra ikindiye doğru Kararır bulutlar tam tepemizde Yağmur serinliği vurur yüzümüze “Haydi yağmur geliyor, doluşun vagonete Islanmadan ulaşalım köye…” Diye bağırır çavuşumuz Daha köye varmadan başlar kırkikindiler Toz toprak giysilerimiz ıslanır Sırsıklam oluruz …………………………. Dalıp gitmişken kıraçtaki otlara Ve de gökteki bulutlara İrkildim bir traktör kornasıyla Selam verdi, geçti gitti bir köylüm “Uğrayacağım yerler var!” diye söylenerek kendi kendime Bindim arabaya Yönümü çevirdim köyün üst başından Ta aşağıya Kimseyi göremedim köyün içinde Her gelişimde olduğu gibi uğradım yine Terk edilmiş köyümün az sayıdaki sakinlerinden Mahir amcamın evine Attık sandalyeleri kapının çıkışına Hatır sorma, söz sohbet derken amcaoğluyla Her zamanki güler yüzü ve de üstünün uğrasıyla Yeter bacı Geldi yanıma Hoş beşten sonra “Aç mısın, tavuk pilav var!” “Yok, karnım tok!” dedim ve ekledim “Siz ekmek mi yapıyorsunuz tandır damında?” “Ekmek yapıyoruz komşularla” Der demez tokluğumu unuttum, hemen sordum “İçli çörek var mı içli çörek, tavuk, pilav da neymiş İşte o benim için Bal börek” “Olmaz mı, yaparız senin için” dedi Yeter bacım O ak bürgülü Anadolu kadınının tüm sevecenliğiyle Çok zaman geçmedi aradan Geldi yine yanımıza Yanında ayranı, beş altı içli çöreğiyle …………………….. Gezdim köyün içinde Az kalsa da vardı birkaç akraba daha En sonunda bir dua okumak için anaya, babaya Uğradım göçmen köyü yolundaki Mezarlığa Yılda bir kere olsa da Tandırda pişen çöreğin kokusu gibi gelir Köyümün kokusu Burnuma Anlattım Köyün girişinde fotoğraf çekerken aklıma gelenleri Mahir amcanın Yeter bacının Ayranını çöreğini Ömrüm oldukça gideceğim her baharda Özlüyorum poyrazı sert bozkırımın havasını, suyunu Daha nice yıllar anlatmak isterim Bozmak istemem bu güzel Ve de tatlı oyunu ……………………………………………………………………........... Numan Kurt 1 Aralık 2015 Numan Kurt’un fotoğrafı. Numan Kurt’un fotoğrafı. |