En Güzel Hikâyem
Sen ki;
Tam mânâsıyla Beni satırlara düşüren kadınsın Düşürüpte, elimi kolumu bağlayan Düşlerime girip, aklıma pranga vuran Yüreğimi hasretine sürgün eden kadınsın Bilmezden gelme, sen; ah! canına yandığım Anlamazdan gelme n’olur, sen; o kıymet verdiğim Gülüşüne benzetmeler bulmaya kıyamadığım o kadınsın... Hani; korkarım, üzülürüm diyerek, gitmekten en çok çekindiğim Bu kadar çok güzel gülmeye ne gerek vardı, diyerek içten söylendiğim Unuttuğum çocukluğumu, bir sır gibi hâtıralarında gizleyipte Hani birgün ansızın çıkıp, sen benim çocukluğumsun deyip Bana, o hiç yaşamadığım târifsiz duyguları getiren kadın, Sendin işte... Nasıl inkar ederim, nasıl yalan söylerim hem sana hem de kendime Allah’ın bildiğini kuldan gizlemek; belki de Ya kulun bildiğini, Allahtan gizlemek; tövbe... Ah! Birde gönlün bildiği vardı ki Onu gizlemek olur mu... Olmaz... Ben de gizlemedim zaten hiçbir zaman, döktüm her fırsatta Doya doya anlattım içimdekileri Rabbim’e... İşledim gönlümdekileri de, ilmik ilmik satırlara/sözlere... Böyle işte... sensin benim; Rabbim’e arz ettiğim, Satırlara fısıldadığım Gönlüme düşen kıymetliğim Sendin işte o, kurban olduğum... Sendin... Benim en güzel hikâyem. Sen benim dünüm... Sen benim geçmişim... Sen benim çocukluğumdun... Sen benim en mâsum yanım, en hisli, en dokunaklı şarkım Sen benim satırlara gizledigim o en güzel sır, duygularım Gönlüme düşüpte kaybolan, o en zor bilmecem, gerçeğim Kader yazmalığıma örülmüş, en güzel nasip ilmiğim, yârim Sen benim gerçeğim Ömrüme yazılıp çizilmiş, Sen benim en güzel hikâyemdin... |