Değil mi...
Ezelden beri sözün aslı özdür
Güneşi toprağa gömsen de közdür Hamuru fırında pişiren maya değil mi Özlemi bir yele atsan da Ayrılığı icat eden aşk değil mi Derinlerden daha derin var Her zararda bir kar var Suyu içsen de seli yabana atma Çıraya alevi veren ateş değil mi İnsan içinde insan var Çaputtan türlü türlü urba olsa da Güle rengi veren kök değil mi Sokaklar bazen küser bu kente Her şeyin bir sebebi var bilmem nerde Şaraba kırmızıyı veren el değil mi Açar karanlıkta Zühre yıldızı Avuçlarımda düşlerin yer açar Feleğe ne kadar ah etsen de Yaşamı ölüme biçen bir soluk değil mi Kalem kendini şah sanırsa Mısrada heceyi yok sayma Şiire söz veren harf değil mi Gün gelir amansız bir dar’a düşersen Alma kara cahilin fikrini İnsanı kamil kılan akıl değil mi Zamansız çiğler kanar ellerimde Yarama tuz eken gülüşün olsa da Yürekte zehrini döven Saçındaki kara değil mi Gözlerimdeki yaşı suyla yıkasan da Aynaya fikir veren yüz değil mi Buluta yağmuru gök çalar Marifet fırçayı doğru tutmak Gerçek tene kafeste sahip çıkmak Sırrı ele veren dil değil mi Çirkini kenara atıp güzele koşma Yarımı tam yapan da yarım değil mi ----Haydar Şahinbay------ |