mertin küfürü
+
ey gidi sarı kavak döktün yaprağını yine bak demedim mi? geldi kış soldu çiçek kar da ha yağdı, ha yağacak ya bu gecenin kıçına ya o gecenin kıçına ey gidi son nüsha yazmadı mı kalem silinmedi mi söz denmedi mi tükenmez edebine, haysiyetine şerefine, gelmişine geçmişine… kalkmazdı girmeyecek ise bir yerine kılıç kınından kalem kutusundan don da durmuyorsa yağıp duruyorsa kırağı ile bir atıp odunu sobaya yazı beklemeli bil istedim bilmezsin diye kış gelmiş ise silinmez evin ne camı, ne de damı azar sonra ananın da bacının da romatizması öğüt, öğüt değirmen taşı mübareğin kalçası iki dudağın arasından çıkardı oysa harbi insanın kelamı ne un serdik hocaya ne de borç verdik kazanı ne doğurur, ne de ölür, öldürür inan bak yedi sülalen bir araya gelse o göle bu maya tutmaz ama bu .ah seni tutar diye hani alma mazlumun ahını diye korkutmadı mı dedem korkut soyun sopun duymadı mı yıkanırken sabunu, suyu öğrenememişsen sen hala gusülü bilmiyorsan hala usulü diyem dedim mertin küfürü namertin öğütünden evladır + |