Bir yudum sevgikalabalık caddelere çıkmayalı çok olmuştu da bugünkü kadar değildi yalnızlığım her şey herkes buzlu bir camın arkasında gibi üzerime üzerime geliyor gölgeler yakından uzaktan sesler yönümü nasıl buluyordum anlamıyordum kendimi , bir geminin arka kısmında oturmuş buldum çocuğa annesi : "..bak bu amca polis..kızar sana.."diyordu bir başka anne “…iğne yapar bak şimdi..” hiç değişmemiş anneler korkuturken çocuklarını ne gereksiz terbiye çocukların korkulu gözlerine döndüm sırtımı şikayetçiyim annelerden kullandılar iznim olmadan üzerimden unutmak istiyorum kulaklarımı kapıyorum maviş deniz yetiyor bana huzur doluyor içim ruhuma sızıyor denizin tuzlu nefesi mutluluk şarkıları gibi dalgaların sesi martıların dansı kuşların raksı balıkların fısıltıları "..ey şehir sen ne güzelsin nasıl bırakır giderim şu güzel maviyi,seni .." yanımda oturuyor bingöl’lü kamyoncu yüzüme baktı "..insanın nasılda canı çekiyor şimdi bir çay demli.." uzun yol şöförüymüş anadolu insanı iki cam bardak ısıttı sohbetimizi iskeleye kadar devam etti yol hikayeleri insan-aile-çocuk…serüvenleri susmuş dinliyordum beynimde kamyon tekerleri dalıp gitmişim şehri kuşatan dipsiz kuyuları keşfe çıktım içimde bir çığlık gerçeğe yaklaşıyorum doğarken ve ötelere geçerken insan kalabilmek bütün mesele bu iskele yakındı iskeleye yanaştı sarsılınca gemi “..ağır yük rampada tıkandım ıssız yol dışarısı karanlık ve soğuk şeriki yok bir Allah ….” kulağıma gelen kamyoncu ali’nin son sözleriydi insan yükünü boşalttı gemi çayın tadı dudaklarımdan gitmedi ..... Mustafa kaya 14.06.2006 / eminönü |