İnzivaya Kadem
Açılır kapılar...her kapıdan bakan var
Kimi kapılarda ki kendini yakan var Ya kanlar; akan bunca..ya kaybettiğim gönül uzuvlarım Sorma ey gönül,uzunca bir yoldayım.. Yapamadıklarım içimde yarım,sevdiklerimi kaybetmekten korkarım Onları bir kalenin içinde korurum kollarım Dayanır da kalenin kapısına kollarım Engellemeye çalışır girmek isteyeni fakat faydası yok Kırılır kollarım,sızlar ağlarım,fazlası var eksiği yok Eskiyi çokça ararsın sen daha,tüter o mevsimler burnunda Hayatın; şer sandığın hayır.. Hayır kimin umrunda? Ezilirken günlerin altında.. Kimin umrunda? Boğulurken karanlığın beslediği denizin altında Ayrılık büyükçe bir ateştir sinelerde Sineye çeksem de yapamıyorum,bana zor geliyor Öyle bırakıp da gitmek ne merhametsizce Bu ateşin ki her dokunuşunda gönle bir kor geliyor Değiyor..Acıtıyor..Bırakmıyor... Sanıyor ki yaptığının karşılığı yok,ya acıtanın yaşayacakları? Sonunda ki o da ettiğini buluyor.. Semada görür gibiyim ruhumu; sonsuzlukla kol kola Sarmaş dolaş göğün derinliklerine doğru tırmanmışlar Öyle uzunca bir gidiş ki eklenmiş yol yola Artık orada ne bulutlar gözüküyor ne kuşlar Onlar mutluluğu bulmuşlar..yokmuş hiç ayrılık Yokmuş ayrılık..Orada hüznü öldürmüşler Bazen istemesen de son bulur başlangıçlar Kuruyup gidecektir sevinç bahçendeki ardıçlar Sonra düşersin karamsarlığın körleşmiş kuyusuna Kanayacaksın ’olmasını istediğin şeylerin’ suyuna Yok mudur sende hiç sabır? Gören de derdin dermanı yok sanır Yeter ki bağır ! Duyacak seni Malik-ül Mülk Görür gibiyim..Bak kalkıyor sırtındaki tonlarca yük Onlarca yüz ; ki onların hepsi benim kötülüklerimi temsil ediyor Tokadı vuruyorum art ardına..Öfkem onları teşhis ediyor Tehdit ediyor ölüm, ben tek gidiyorum gülüm Kimse yanına birisini almıyor inan bana Sen bir yenisini eklerken inadına Yeni bir günde başkası iniyor yanıma Zaman; akışını hiç kesmeyen su misali Konakladığı yerden ayrılıyor bu misafir Gerideki yaşanmışlıkların tümünü yanına alarak... Usulca ayrılıyor,yüreğinden bir parça koparıp Anılar buketinin üstüne süs olsun diye koyarak Yaşlı ruhun gençliği de artık bunak Gelsin ve taşısın beni de,yolcu etsin bir Burak.. Hüznün bu dünyada çokça cereyan ettiğini bilmiyor musun da Seni yıkmış gibi gözüken ilk engelde kalkamıyorsun? Onun işi bu; böler mutluluk uykusunu Kapatmaya çabalar umudun kuyusunu Sersemletir seni..Gözler görmez,kulaklar kaybeder duyuşunu Bense onun müptelası olmuştum; gördüğümde kendini bana sunuşunu Hüzünden bahsediyorum; ilk kuşatmasında fethetti gönlümü Gözler onun aşığı..Uzunca bakardı gördümü Acele giden trenden ayırdım sabır vagonlarını Kaza yapacağını bildiğimden ayırdım yollarını Yazmak muhabbet kuşudur ve celbeder beni Onu hapsettim içime,hep beraberizdir Kalbime düşen ilk cemreden beri Varamam geri,artık kapalı bir sokaktır geçmiş Ayaklar yürümüyor oraya,varacakları yeri çoktandır seçmiş Çok vardır gitmiş..Kalanlar acıların elinde,avucunda Gayrı ayrılığın; ölüm var en ucunda Bekleyecek misin toprağımın başucunda? Ölüm ibretlikse neden insanların başı kumda? O kadar küçülsem ki bir yağmur damlasına sığsam Sığ sulara karışıp gitsem,unutulsam Ya da o kadar büyük olsam ki göğü tutsam Sıkıca tutup dünyadan dışarı çıksam Her istediğini yaptığında özgür değilsin,tutsak.. Sana yaraşandır gerçeği tutmak Gerçeği unutmak..hiç hoş değil..insana boş gelir Her istediğini yapmak insana hoş gelir Koş getir hazlarını bana,öldürelim birlikte Önce nefsi öldürelim sonra ölelim birlikte Umulur ki cennette bir patikada buluşuruz Hiçbir ayağın değmediği,merhaba demediği.. Gel hadi...düşün ki bir tane bulmuşuz... Can-ı gönülden dinliyorum iç sesimi Bazen öyle susuyor ki çıkarmıyor hiç sesini Umutsuzluğu davet edip karartıyor ensesini Hatalardan pay çıkarılsa en büyüğü bana düşer Ve bana düşen onlara kin besleyip terk etmek Terk etme diye haykırsalar da vicdansızca bırakıp gitmek İmtina etme..sevgin için savaşan bir er ol Çarpış..isterse savaştan geriye kalan sana Bir ayak olsun bir tane de kol Gitmek mi lazım her yenilgiden sonra? İnzivaya çekilip uzunca düşünmek.. Düşünceler gider sonra.. İnziva saatlerinde tir tir üşümek.. |