an'kara'nlık
d/ipsiz kuyularda
engerek zehrini kusan Yusuf haykırışları yeşil gözlü dilencilerin şeytan ayininde gök ölü sığırcıklar mezarlığı küfrün krallığında abdestsiz yağmurların leyl soluğu kirli omurgalarında kan pıhtısı irin seli güz iklimlerinin yabancı yangınlarında kırgın kavmin kemik koleksiyonu kan tespihimin sâla salıncağında otuz iki dişim ölü dudağımın kâf çekişleri kangren dilim lal kulağım sağır gözüm âmâ hây perdesi aralandığında göz mahzenlerimde bir dolu eylül fırtınası ten düğmelerimin ipliği sökük taşıyor kalbimden kırlangıçlar sürü sürü mağlubiyetlerimin kırık ahvali şimdi hayat her şey yarım bir dolu pişmanlık bulutu göz penceremde duy beni tanrım duy yeter öldük beter öldük an’kara’nlık küf yeşili şarkıların veremli notalarında sürüklenirken insanlık karanlık yeşil bir ağrıdır g ö z b e b e k l e r i m d e pusulasız yağmurların serinliğinde dalların hışırtısı ürkek kuyusunda mülteci rüyalar gören Yusuf’um virane sarayın yıkık duvarlarında köhne suratımın yılkılığı ten yolculuğunda yüzün tüm mecralarda kıyım göğ kalesine mızraklanan bakışlarının asilliğinde ela kuşların sus ağıtları devşirme bulutların bağrından sızan kanla aşk kanıyor babil kokulu dudağımdan faşist bir gülücüğün göğün kemiklerini kırmasayla yitirildi umut zerresi fakat ölmedim ölmeyeceğim ölmeyeceğiz... |
O gün ne kadar da çoktuk
kimseler sayamıyordu bizi
biz sayamıyorduk
kahpeler sayabiliyor muydu
onlarda sayamıyordu
birimiz bin olurken
düşerken üst üste kanlı bedenlerimiz
bağırmamış mıydı
kan revan içinde güvercinler
" sayılamayız parmağ ile
Tükenmeyiz kırmağ ile " diye..
Kutluyorum Barış şair.
Alvazhewal tarafından 10/16/2015 7:37:45 PM zamanında düzenlenmiştir.