Anda segâhDönüş ibresi pervasız bir acelede oysa kırık özleyiş ağır aksak demir almak ister küstah zamanın yüzsüz alın çatısından Bir an bir an daha çok görmese ne olurdu sanki devran ki; o yarin gamzelerine yansısaydı derin bedenin feryadı Vakit tamam Seferi bir adamın gölgesine sığınır artık tüm makamlar hüzzama yönelir adımlar çaresiz Saklanıp alaca karanlığa örtünmek ister kocaman acı devrilir dalgın bakışlar Tarafından sevilmez artık durgun yol aralıklarındaki duraklarda kulaklara vurup yankılanan bin bir ses Lakin zamana sıkılan her kurşun rüzgarın ucunda yitip üç adım öteye düşer Can, cansız tetik Yoktur adama andan başka zaman Denizin dudağında sürüklenen hasreti dalgalarına yüklediği çığlığıyla adı bilinmez sahilleri döver durur gecenin umarsız vakitlerinde dağılıp azalır sessizliğe Isırıp sızısını katık eder dilinin dertli yanını uzaklaşan fesleğen kokuları karışır ansızın yudumlanan her katran karası çaya avunur damağında kalanlarla Gün ağarır biçare Ve merhaba koca şehir Bilebilsen o cana ne ağırsın // ah canına yandığım İstanbul artık çekilmiyorsun… Sen yar kadar Sevilmiyorsun ….. |