Bir varmış,bir yokmuş...
Aşk zor işti nedense;
Her seferinde akıttıkça göz yaşını inandı,kaçtı aşktan... Ulaşılmaz sandı; ama kime ulaştıysa caydı... Öyle kocaman bir kadın olamadı;ama kocaman günahları oldu, (aşk adına işlenmiş) Böyle başladı hikayesi, böyle acıttı böyle kanattı... Yine dokundu, tattı, yalan söyledi kendine... Kimin olduysa, kiminle olduysa hep ceza verdi (hani şu her seferinde daha ağır olan cezalardan) Kime dokunduysa cüzamlı bir vücut taşıyormuş gibi kaçtı, Ten tattıkça, gönül caydıkça nefret etti her birinden... Kader miydi sahi bu, böyle avunulur muydu? Daha kaç bedeni kandıracaktı, kaçında yara alacak, kaçında iz bırakacaktı? Daha kaç bedende aşkı arayacak bulamayınca oracıkta bırakacak, bırakılacaktı? (hesapsız) Oysa böyle okumamıştı kitaplardan aşkı, böyle anlatmamıştı hiç kimse. Bir mecnun derdi anlatan; bir aşkı zikrederdi... Kah şirin olur çıkardı aşk, kah yaratan olurdu. Kimden dinlediyse ne dinlediyse güzel şeydi aşk. (ama unuttular) Yürek burkarmış aşk, tende aranmazmış, dokunulmazmış... Teraziye konmaz, başkasından çalınmazmış, Ve ait olamazmış kimseye, hiçbir şeye... Ne uçarmış Ne dururmuş, Ne mutlu bir masal kahramanı olurmuş Ne de katili bir masumun... Ne inmiş Ne cinmiş... Ne varmış, Ne yokmuş... (söylemediler) Aşk rızasız öldürürmüş insanı ömründe, Yalancı baharlar yaşatırmış, Yaşandıkça tatlanır, kaybettikçe acıtırmış, (öğrendim) Ne bir tende hapsolur Ne de bir dokunuşla azat edilirmiş Ve bir akşamüstü gelip bir güz sabahı ansızın gidebilirmiş... nilgün durdan(09.03.08) |
tebrikler