Bin Çuval Pirincin TaşıAyna yaptım sırlarımızdan… Buğunu getir yanında Kalp çizeriz yüzüksüz parmaklarımızla. Yeller esti yerlerde Rüzgarlandı eskici çuvalları Açılıp saçıldı anılar Her şey çırılçıplaktı Birisi canım yazdı gözlük camıma Ellerin geldi aklıma Kâkülünü düşündü, Müstehzi kıvrımı dudağımın Üç kat yufkalandı düşçülü içimin Tuttum başka hakkı kalmamış kendimi, Dışım sarardı Nedenini bilmiyorum, Ağlayasım da vardı ‘Sil baştan başlamak lazım’ Diye mırıldanıyordu Bitmiş tüylerinden kanatlar yaptığım dilim Bütün tüyleri ürperdi, Vakti azalmış insanların Bana bir yarın borçlusun diye çığlıklandı Gecenin körü, topalı Dilsizi, sağırı Salıncak sallanıyordu, Kuşdiliyle konuşan çocuklar Hay aksi… Hepsi yanlış anladı Bir çocuk kaşını kaldırdı senin gibi Gözlerini kocaman açtı diğerleri Rasgele manzaralarımı sildi Elma kokulu silgileri Çıkan sokakları, evleri, ağaçlarımı Yazgımı Balkon çiçeklerimi, sarmaşıklarımı Üç bayraklı iskelemi, Denizlerimi Birkaç öcü gönderdim yanlarına, Silmek üzerelerken dünlerimi Yani… İşte… Ondan… Anlıyor musun? Misketlerini unuttu çocuksuluğum, Yaz odalarında Elinde, avucunda şiirler Kambur balina çığlığıydı Müşkülümün sesi Bin çuval pirincin taşı Bir çuval incir Kurumuş ağaç Eprimiş kumaş Ve yaş Yani… Şimdi… Anlıyor musun? Suadiyeeylülikibinonbeş Demir Mutlugil |
Yüreğinize sağlık Demir hocam...