Ölüm Kokan FirarAna yüreğiydi buruk kalan geride. İçinde sıla hasreti tutuştu daha gitmeden. Biliyordu nasıl hayal kırıklıkları var sırada. Boğazında yumrularla, dudağını kemirerek. Mor menekşelerin kokusunu yüklendi sırtına. Başak tarlalarındaki kuşların sesini kaydetti hafızasına. Yüreğini anasının ardından döktüğü bir tasa suya bıraktı. Gitmeliydi elbet, kaçamazdı böyle, Adına neler yazılırdı kim bilir dönseydi ana kucağına. Dayak izi silinirdi de; Ya namus lekesi… Kurtulacaktı artık babasından da, O kocası olacak, baba yaşıtı adamdan da. Beş ineğe satılmışlığına mı yansaydı, Ardından günlerce dayak yiyecek anasına mı? Gitmeliydi bir seher vakti, Tan ağarmadan daha, kaçmış olmalıydı. Sarılırken son kez kokusunu aldı anasının. Doyamadı elbet bir kez, bir kez daha. Bir tutam saçını aldı anacığının, bir de yemenisini. Kardeşlerine bile görünmeden kaçtı biçare. Son kez baktı kır çiçekleriyle örtülü, Mazisinin koşuşturduğu ovalara. Ardından neler söylenecekti kim bilir. Adını kimlerle yakıştıracaklardı. Bir sevdiği bile olmamıştı oysa. On üçünde bir çocuk ne anlardı sevdadan. Gelin etti babası onu güya. Beş süt ineğine verirken, askerlik arkadaşına. Üç kumanın üstüne dördüncü gitti Aybala. Gizliden okul arkalarını dolandı hep. Belki üç beş söz çarpar diye kulağına, Evin en küçük kadını olmaktan çok okumamışlığı acıtırdı onu. Kararını verdiğinde, gidip anlattı anasına. Ha öyle ölmüşüm, ha istediğim uğurda. Hüznün saçlarına vurduğu, dert yükü anası Önce acıyla büküp dudağını, kabullendi, “Kurtar kendini dedi kaç git Aybala” Çözüm değildi ama isyan ayyuka çıkmış, Hayat kısa. Ölümü göze aldı, kendi olmak uğruna, Yaşayacaksa şayet, istediği gibi, Yaşamayacaksa daha fazla tahammüle ne hacet? Koca dediği adamın altınlarını saklayıp çıkınına, Bambaşka diyarlarla süsledi düşerini Kısacık ömrünü alıp ardına, Sıyrıldı dünyasından “kadın” olmak adına. |
<Ana yüreğiydi buruk kalan geride< bu dize benim çok hoşuma gitti ... yüreğine sağlık...