Dört Mevsim Yalnızlık
Öylece yaşıyorum, öyle sessiz sedasız
Gönlümün duvarında yalnızlık sebil olur Dudaklarımda sükût gökyüzüm hep nidasız İçimdeki çığlıklar, suskun ebabil olur Ne vakit söz söylesem, dilime düşer ahım Suskunluğu resmeder gönlümdeki dergâhım Bu karmaşa içinde, yapayalnız dururken Kimseye etmem sitem, kendi dünyamda savaş Sessizliğin gölgesi yüreğime vururken Bilinmez bir diyara giderim yavaş yavaş Hüzün ile izledim, gördüğüm hayatımı Ne yapsam çözemedim kördüğüm hayatımı Acıyla dolar içim, hayat denen çizginin; Bahçemde çiçekleri soldurduğu zamanlar İki damla yaş düşer, hüzünlü bir ezginin; Kalbimdeki boşluğu doldurduğu zamanlar Hayatın anlamını yıllar var ki aradım İçimdeki dehlizi taradım adım adım Yürürüm rıhtımların en kuytu köşesinden Benim gibi suskunu bakışından anlarım Ürperirim denizin gösterişli sesinden Dalgaların gücünü akışından anlarım Gecenin gölgesinde dans ediyorken deniz Benliğimi doldurur geçmişten gelen bir iz Tepelerin ardından gün doğar sabahları İçimde sönük kalır penceremdeki güneş Toplasam elimdeki biriken eyvahları Bütün bu pişmanlıklar sanki gökyüzüne eş Esen rüzgâr dokunur, gönlüme ılık ılık Benliğime sarılmış bu dört mevsim yalnızlık Ne zaman insanlara gönlü açmak istesem Sahte bakan yüzlerin gülüşünden korkarım İçimdeki kendimden öyle kaçmak istesem Gönlümdeki kuşların ölüşünden korkarım Korkarım yıldızların kayıp geçtiği andan Gecelerin kâbusa, dönüştüğü zamandan Öylece yaşıyorum, öyle sessiz sedasız Kendi halinde durur kimsesiz bakışlarım Dudaklarımda sükût gökyüzüm hep nidasız En başa geri döner, hayata akışlarım Zamansızca yorgunum zamansızca dargınım Öylesine apansız, öylesine kırgınım. |