küçük cadıbazı anlar vardır pişmanlıklarınla zirve yapmış keşkelere sarılısın içinde haykıramadığın çığlıkların yağdıramadığın yağmurlar ve sarılamadığın gökkuşağın olur işte böyle bir andı gidişine kalışım..... küçük ama kocaman dünyama bir dokunuştu gülüşlerin ve ben en çok ta yıldız düşmüş gözlerinde kaybolmaktan korkardım ve her gece çocuk gözlerinin tenhalığına kıvrılır demlerdim gecenin zifirini yağmur kokan saçlarında hangi an ne oldu da nereden hangi yönde hangi kuvvette nasıl bir rüzgar savruldu ki gözlerine yıldızlar yerine sisli donuk bakışların sardı tenimin her hücresini bir varmış bir yok oldu aniden masallarımda bir varmış ki varlığının önemi yüreğime akan ılık bir nehirken yokluğunun önemi ise boğazımda kilitlenmiş kurak bir nefes oldu tenhalarımda şirin bir masalken yutkunarak uyandığım bir kabussun artık içimde oysa masallarımın kocaman yürekli küçük prensesiyken şimdi kabuslarımın yüreği çürümüş kötü kalpli küçük bir cadısısın artık ki belki de içinde kopan fırtınalardan kaçıp sığınabileceğin bir limandım senin için hiç demir atmamandan anlamalıydım hiç de merak edip sor(a)madım sen sen ki masalımda yaşadığım kör bir tuzak ve dokunabileceğim yakınlıkta bir uzaksın artık benim için zaten saatte bizi bizden çok olmuş geçeli ............... ama inan ki küçüğüm benim kocaman asi bir ruhum var ve sen küçük ama şeytani bu aklının zarafetiyle okyanuslarımda yanar kavrulurdun zaten ilhanaşıcı/ağustosikibinonbeş |