SEYFİ'NİN YERİKuzguncuk sırtlarında, Hâlâ yeşili bol kalmış, eski ve mütevazi bir mahalle Ve orada, mavi boyalı ahşap bir mekân, Seyfi’nin kahvehanesi diye bilinir, Oysa ne patrondur Seyfi, ne de mülk sahibi, Sadece ocakçı, sadece garson, sadece ayakçı, sadece dost. Her şeydir Seyfi, herkesle arkadaş, Aslen Erzurumlu, o gerçek dadaş... Dışarıda sert bir Boğaz havası, İçeride, dükkânın küçücük saç sobası Dışarıda lâpa lâpa yağan kar Nefis bir boğaz manzarası; Lacivert deniz, koyu mavi gök Üzerinde beyaz kelebekler gibi uçuşan kar taneleri. Bir tablo gibidir şimdi Boğaz, Hayran hayran seyrederiz Ve sobada tutuşan yongaların sesiyle Isınıverir içimiz. Çay demlenmiştir şimdi ocakta, Doldurur bardaklara, bırakır masalara Ve kaşla göz arası kaybolur Seyfi, Koşarak gidip gelir çabucak, Elinde bir poşet dolusu simit Sıcak mı sıcak... Sonra bir kirli bez alıp eline, silince camın buğusunu Karşıda nefti bir siluet gibi görürüz Bebeği, Ortaköy’ü, Beşiktaş’ı. Hele sevdiğiniz de yanınızdaysa Ve dayalıysa omzunuza başı, Çay, ince belli bardakta, simitler çıtır Dünyalara değişmem vallahi bu keyfi, Tazele bizim çayları aslanım Seyfi... Ünal Beşkese |