Zul acısı“Bende ağır/ Bende dökük mabetlerin Mavi kumlara çentiği var Beyaz kanaviçeden kızlar Canı terli yiğitlerin menendi…” Bende; Alı kırmızıya dökük Kadın elleri var/ Yürekleriyle taşınan Can omuzları/ Kuş testileri Taze bir ölünün Sunağına dikilen İki çift kaş var Ağlamaklı… Bilir misiniz? “Benden aldığını bana vermeyen kayalar Gökçek alınyazıları siyah yaşmağa dolanan” Kuzucuk bakışları soldan kanayan Ellerini örümceğe saran abla telaşı Soğumadan gül yüzü/solmadan acılar Niyetini pazarlamıştı/ Çocuk gülüşlerine Bez bebeklere… Silinmez; Bu peçe kanlı/ Kırık hezeyanların zalimi İnat hikâyeleri yazsam ne çare Bir ciğere kor düşmeli Acımalı bir yerleri insanın Vicdan silsile turları/ Ve şarkılar! Türkü yakışlar Ölüm adın yok olsun Yazılmasın notlara Yazılmasın suratı düşük İnsan denilen otlara Tozlu raflarda yitik İzleri kazınmasın sonra Bir anne ağıtında çığlık Mavi göklere yazılsın Yürek nakışlı yıldızlar VE ARTIK BU ÜLKEDE ÖLMESİN ÇOCUKLAR... |