SİLGİLİ KALEMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ben bir silgi olsaydım. Geçmişteki tüm insanlık ayıplarını kategorize etmeden siler hafızaları yeniler, bütün migren ağrılarıma son verirdim. Ben bir kalem olsaydım gelecekte hiç kimsenin başı ağrımayacağı bir insanlık tarihi yazar, mutluluğun yayılmasına vesile olurdum.
O sahibimdi ol dedi.
Silgili kalemdi. Neler, neler denedi üstümde Kâh yazdı, kâh sildi, Karalandım yazdıkça, buruştum sildikçe. Kimi belirsizdi yazdıkları. Çizdi, çizdi. Küçücüktü işte o hane. Zerreler hanesi Biz hepimiz Zerreler hanesindeydik. Esirdim huzurunda boynu bükük. Sahibimdi. Çok şükür. Mekanikti, Bölünmezler arasındaki zaman, Saatler, günler, haftalar, aylar olarak böldük. Ben hep; İpte asılı kirli çamaşıra yükledim her şeyin sebebini Çektikçe ucundan, Günler saat, haftalar gün, aylar hafta oluverdi. Bir baktım pazartesiydi! Bir de baktım cuma oldu. Ruhsuz imgelerdi Zamanda ruhsuzdu sırlarında. Uzun sopalarla dövdüler acımasızca. Kan sıçramasın diye. Silkelendik, silkelendik. Tozumuz çıktı var gücüyle. Lakin yinede tozlu ve lekeli kaldık. Uzaklarda, çok uzaklarda bir bağ vardı. Üzüm dolu. Uzanamadık! Biz bir olamadık. Biz hepimiz, Yandık, kavrulduk. Ama yinede Unutkan olduk, Bastığımız toprağı unuttuk. Bastığımız toprağın vereceği azabı unuttuk. Hayat bizim üzerimizde silgili kalem oldu. Kâh yazdı kâh sildi. Sahi insan ne demekti? Her zaman diliminde, Kirli bir romanın baş kahramanı, Eski bir şarkının kırık nağmesi, Ölümler acısı, yürek sancısı. Okuduk, ezberledik söyledik ve unuttuk. Ol dedi! Olduk. Ve unuttuk. |