KADİM DUYGULAR...
Yüreğimdeki sırlarla yüklü kadim dağları,ağızları köpüklü nehirleri anlattın hemen hemen hergün.
Her düşmanlık yankısını çabuk unutup,barışı ise sönük bir yıldız gibi bırakmadın ufkumun ötesinde. Tüm rivayetler seni anlattı bana. Kendime , neden sevdiğim renkler hep kana benzer diye sorular sordum ? İnsanı ayakta tutan bakışların, hayatı aydınlatan ezgilerin ağlattı beni ? Gülüşlerinle kutuplar renklendi. Sevgin,dağ başlarında gizli açan bir kardelen oldu. Uzat ellerini, konuş benimle , demek geldi içimden… Dışarıda nasıl da kar yağıyor du sürgün ömrüme… Hayyam’ın dizelerindeki yitik aşkları, Siyabend û Xecê’yi anlatmak istiyordum sana. Bulutların ötesinde o kadim yurttan geldiğini gördüm… O yurt ki parçalanmış bir bedendi. Şimdi sırtında kurumaz kanlı bir gömlek.(kalp) Anılarında dem çekiyorum, ışık ve karanlıklar arasında düşer kalkarım. Neden hep tarihin kanlı yüzü dönük yüzüme? Yoksa ben mi dönmeliyim tarihin aydınlık yüzüne? ayın şavkı vuracak elbet bir gün o hüzünlü yüzüme. Acıları kanıksayan yüreğimin karanlık sesleri, gecelerin sabahları nasılda soluduğunu anlatıyordu. O dağların şarkısını ateşin diliyle, sabrın ve inancın ezgisiyle anlatıyordu. “Yazıtlar Tapınağı”ın da bir günahkar oldum bu aşk ve sevgi uğruna… Ve zamanda geriye dönenlerden oldum kan ter içinde ikimiz diye düşünürken. Kutupların gizinde özgürlüğe dair ne umutlar beslerken Telaşlı bir hayat düştü dilsiz ve soğuk geceme ve adı konmamış tarihime. Gökkuşağı renkler ne zaman siner dağlarıma? Uzayıp giden patikalar sana neleri hatırlatır? ALMOZİN dağlarında gezerken HÜZÜN vadisinde bir mülteci yüreği ağlıyordu, Midyat’ta yağmur yağıyordu Meryem Ana hüznünde. Tutuşurken o antik kent gözlerim de bir ezgi olurdu Rahibe Teresa dilinde. Yıldızlara gömülen ölüleri,yaşam hakkı çalınmış kalbini anlat diye yalvarmak geliyordu içimden. Söyle ellerin nerde, sesin neden yok ? diye haykırmak hakkım dı benim. Dışarıda kar değil sel oldu ayak izlerinin üstüne. Yüzün yıldızlardan kalma bir ışık, gözlerin buğulu, saçların ıslak. Lanet bir sevgi tufanında kadim bir aşk ve şimdi sil baştan olmalı bu hayat… Düş olmayan düşsel sevdalar da,ruhumun azgın suları hayal kayalarına çarpa çarpa aşk ve sevgi krallığında ki iktidar mücadelesini kazanacaktı. Ucubeleşmiş yüreğimle sana sesleniyordum : aşk ve sevgi krallığında dük olmaktansa yüreğinin metafizik aleminde atom çekirdeği olmayı tercih ederim. Beynimin bilgi depolama tesislerinde tek bir şey vardı o günlerde, eski bilgiler kendilerini yenilemeye fırsat bulamadan,sonsuza dek kalacaklarını sandıkları yerleri bırakmaktılar sana... |
Ve günahlarımız iç içe yaşıyorsa bir şiir , bir yazı ile edebiyat tarihinde tufanlar esecekse en güzel sözükleri elbetteki sevdamız ve hayatımız adına kaleme alırız....
Ve sizde en güzel bir şekilde yazmışınız....okumak zevkti....
Sevgiyle kalın....