Uykusuz Baykuş
Uykusuz Baykuş somurtuyor yine,
Sırtını küreğe yaslamış, Oturmuş ağaç dibinde. Şaşkın bir hal var yüzünde, Tırnakları bıçaktan ince, Ayaz var kirpiklerinde. Bir iki çakıl taşı atım üstüne, Uğursuzluk getirmesin,uçsun gitsin diye, Efkarlı bir şekilde şarkı söylüyor, Kötü sesi ile penceremin güneşe bakan dibinde. İsyan eder gibi baktı sonra, Sanki der gibi baykuş -adımız çıkmış uğursuzluk benim neremde Gözlerim bir kaç numara zayıf, Böyle bakmam o yüzden yeminle. Baykuştan utandım girdim içeri, Halvet ruh halinde örtüm perdeleri. Dedim yahu bu baykuş aynı Borçalı gibi, Fukara,geleceğini göremiyor ki. Ama gel gör ki taş atarlar susar, Saygı ile karışık,yaşlı diye korkarlar, Bu Baykuşun yavrularını ne severler, Ne de masivaya azat ederler. Lahut alemi ve de Ceberut alemi, Melekut alemi ve de Anasır alemi, Ve bir de var ki İnsanı kamil alemi. İnsan, masivanın zübdesidir. Uykusuz Baykuş bizi kim anlaya bilir ki? Vagif Seyyah Hüseynov |