tükürdüm ağzımın içindeki paslı kanı ve sildim elimin tersiyle dudaklarımı seyrine daldım uzaklıkların gözlerim gayb içinde ve avuçlarımda hüzün yatıyorken boylu boyunca aklımı dimağımdan sordum bilmem kaç kere meczup bir sızı düştü içime nereme atsam elimi yandı parmak uçlarım septik sözlerle sordum herkese o nerde, o nerde, nerde o, nerde... ?
patolojik bir bulgu gibi ruhumda aradım canımda, ânımda, içimde, dışımda "ateşin düştüğü yeri yaktığı" noktadan baktım yarınlara buğulu camlar ardına saklandı çocukluğumuz ve sonra kızıl bulutlar gelip yerleşti gökyüzünün çatısına öyle büyük bir aşksızlığın içinden öyle büyük bir aşkla aktı gözyaşları bir martının kanadına bağladım umutları saldım sonra ıraklara martının yükü ağırdı sevdanın yükünden tıpkı yaşamın yükünün ağır olduğu gibi ölümün yükünden...
"ateşin düştüğü yeri yaktığı" noktadan baktım düne ve bugüne kül kül savruldu z’aman saat hâlâ onun gittiği an akrep durmuş Hayati bir noktada akıttıkça akıtıyor zehrini saat artık akrebin yele yelin akrebe hükmünü yitirdiği boş bir kovan ve düştü takvimden dört haziran hakikaten "haziranda ölmek zor" hem de çok zor be ustam!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Meczup Bir Sızı şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Meczup Bir Sızı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bir sızı var dizelerin göğüs boşluğunda. Sessiz bir ağıt ve gizli bir keder. Hani öyle böyle anlatılabilir bir durum değil. Kan ve pas, aşk ve ateş gibi. Bir özlem gibi dağlayan, gurbet gibi mecburi bir gidiş.
Gökyüzü, martılar be bir o kadar da göz/taşı.
Bir burukluğun ağırlığı omuzlarda. Kırılgan, kül ve zaman. Haziran.
Zaman usulca geçecek, saat hiç fark etmeden büyüyecek. Acısı hafifleyecek belki ama yara asla kabuk bağlamayacak.
Hayat’i asla unutulmayacak elbet, hatırlandıkça kanayacak çocuk yanlarımız. Sanki dizlerimiz kanayacak, sanki dirseklerimiz. (kalbimizi kimse asla göremeyecek)