KANADI KIRIK...
Suskun geceler ötelerken arsız çığlığını
Çığırtkan kuşların Demli bir yalnızlığın sakil varlığı kadar Uyumsuz olsa da, umut Biriken öbek öbek… Ellerim cebimde Minik bir buse kondurdum yüzüne Kaderin o bağışlayıcı esirgeyiciliği Kadar aklı almaz Belki de çok ötesinde beklentilerin Dokunurken uzaklardan Ve okşarken başımı usul usul. Kâfir, yoz hatta utangaç kırlangıçlar Konmuşlar gönül bahçeme Didiklerler mütemadiyen Payıma düşen ne ise, Öylece seyrettim perdenin arkasından Görmez gözlerle karıştırırken toprağı Çıkarmak adına belki de saklı ne çok gömüt. Devrik ömürlerin kıyısında yüzmek kadar sıra dışı Konuşlandığım o çukur Ölü sevgiler tıkış tıkış göğsümde, Batık gemiler boş güvertelerinde Dans eden hayaletlerin acımasız çığlığı. Kanadı kırık ne çok düş Sayısız kere düşmüşüm yollara da Sayısını unuttuğum ne çok imge Ellerimle savurduğum Terk edip korkutulduğum Dünden yadigâr Sevdiklerimden miras; Nasıl nasıl beyhude sakladığım Bir köşesinde kalmış sayısız kırıntı Varlığımdan dahi hicap duyduğum Anlamlandıramadığım dev bir öfke. |
Özlem Demirkaya &*.*&