gönle düşen gelir dile....../
koptum kendimden sığındım limanına
ötelerde bakılacak namazına imanına müptelayım sevdasına esen yellerin hiç bitmeyen şarkıdır nağmelerin bu şarkı burada bitmez beste ilahi dirilişe giden adım ölümle başlar,sahi hissederim rüzgarım da ılık ılık o mevsimi bu gelen diriliş muştusu İslam’ın ayak sesimi? mecburuz çağın vicdanına bir nefes bir rüzgar pusulasız bir gemiye rahat vermez dalgalar yalnız akıl nefse tabi patensiz buz kayar nefse uyan her ruhta akıl imanı boğar anlık bir gaflettir ki; irade zayıflığı uhuttan daha çetindi nefsin varlığı umutluyum bir bahar muştusu esecek diyarımdan sahilimde bir bayram kalkan gemi limanımdan tohum çatlattı toprağı fide verdi gönüller artık herkesin dilinde söylendi O’nağmeler her şeyde ve her yerde her anımda o beste inleyen bir ney sesinde aldığım her nefeste ve gönül yine hüzünlenir ağlar inler kafeste diri aşk ruhta ve gözde zannetme ki heveste ey gönül çok bağlanma dünya denilen kafese kulak ver peygamberin tebliği ettiği o sese bir ses duydum tıpır tıpır yağıyordu gönlüme bir ses ki; hâkîmdi irademe beynime yankılandı dağa taşa kıra bayıra ovaya niye üzüntülüsün gönül hüzünlenme Allah var ya! ben artık benim olanı bende bırakıp vazgeçtim yürüdüm dergahına Allah için huzuru seçtim ben kırlarda huzur bulan bestekar bir şarkıyım her gönülde saklı mahfuz kıymetlenmiş varlığım yüce sanatın muhabbetiyle taçlanmış bir resmim ete kemiğe büründürülmüş kendi içimde benim çiçeklerden almıştır gönül rayiham kokusunu her basiretli göz anlar yüce sanatın dokusunu sevdam gönül kafesimde saklı zapt edilmez bir bağdır bir haykırabilsem dünyaya,derler ki; gönül,” bu çağdır” ve yolcuyum ben tek başıma yaram var derin islam kazınmıştır alnıma taşıdığım miğferin oydu adalet çizgisi ve onunla kalem tuttu ellerim o bir çığır açtı hakikat güneşi;o iki cihan serverim yusuf erdoğan |