kaf, lâm, mim...
Kalemin şahitliğinde
kaf, lâm mim... seni düşünürüm Vera, vagon vagon acıların sicim sicim damıtıldığı coğrafyalarda şâh damarımda acıyan yanımın iniltisiyle.. yeter, ettiğin bu dilberî bakışlık! ey nazlı Vera.. bak acının törpeleyen kâhrı bile gark oldu yükselen âhûzarımızın nidasında yerle yeksen oldu.. âh insanlık bile sırtından vuruldu öyle masumane, öyle sabice yüzüstü kapaklanmış yerde Gâzze’de infilak ediyor bağrımızda gözyaşlarımız içimizde bir değil bin âhın katli kopuyor kanayan Şam’da.. âh adem ve dem, gamsız avâre gönül serkeşliğinde merhametin bile lime lime iğfal edildiği bu coğrafyada ki durmadan kanar içimiz, âhû giryân ile şâh damarımızda.. bir asırdır bu mahzûn türkü, hem sinemizi kemiriyor hem de içimizi deşiyor yüreğimizin telleri koptu Senden sonra ikbali ne zaman bu vuslâtın, ne zaman Vera..? Seni bırakalı sünnetini bırakalı tüm iklimler yitirdi asudeliğini bizde rengi kaçtı kûbbemizin kanayan Halep’te, ölümün bile güzel gördüldüğü Arakan’da.. küstü gök mavimiz, intizârı var hava kan kızılına çalar herdem Senden sonra iğfalliğin çehresi serseri bir kuş misali, musalla olmuş uçar semamızda ibresi acıya dönüktür hüznümüzün acının deminde.. vuslât perdesinin çekilmesi ne ara, ne ara Vera..? zulmün işgalinde ehil potinleriyle ezildi, masumane çocuklarımızın nektar tadındaki turuncu gülüşleri. Bağdat’da, gaddar mermileri göğüslerini deşip geçti kadınlarımızın. Filistinli kızlarımızın ömrü baharında çeyizlerinde asılı kaldı düşleri ki, daha yirmi yaşın düşgazırlığında bir kere nasip olamamışken gülleri, beybunleri koklamak narin ellerinde.. soldular... soldurdular güllerimizi... topraklarımızı, çocuklarımızı, güllerimizi koruyamadık koruyamadık Vera..! kolumuzu, kanadımızı kırdılar Gâzze’de Kahire kâhır kokuyor Vera lotusluğunu yitirdi Yûsuf’tan sonra Akıyor Şam sokaklarında, oluk oluk kanlarımız mezbahaya çevirdiler kentlerimizi âh... âh Vera... can evimizden vurulduk şimdi, bir değil bin Hira bekleyişinde sahi küstün mü bize, ey nazlı Vera..? bak, boynu bükülmüş ümmetin zulmün kıskacında zalimlerin kemreye şahlanmış girdabında fokur fokur kaynıyor kalleşlik ladesinin ihanet ve zulüm kıskacı.. ifşa ediyor kendini en kanayan yaramızda. bağrımız patladı patlayacak! daha kaç âhın kıyameti kopacak içimizdeki Nûh’un tufanında. kaç zaman salınır Yûsuf’umuz kuyudan kuyua And olsun! matemde giryândır yokluğun Vera..! Seni bırakalı sünnetini bırakalı tüm iklimler yitirdi asudeliğini bizde rengi kaçtı kûbbemizin kanayan Halep’te, ölümün bile güzel gördüldüğü Arakan’da.. küstü gök mavimiz,intizârı var Şam’da ikbali ne zaman bu vuslâtın, ne zaman Vera..? Veli Râbbike fasbir.. âh Vera... Uğur Ali İmrân |