SUS’ eski kerpiç eve dayanan yüreğim yıkıntının altında kaldıysan bu tamamen senin suçun önce dayandığına, sonra kendine bakacaktın.’ ve sen yar düğmeleri çöz tek tek soyun sevdamı üzerinden çırılçıplak bir nefret kuşan beline dilin kılıç kes kopar yüreğimi yerinden. çapraz ateşte kalayım kızıl bir gonca gibi düşeyim dikenli dalımdan ilk gelen bassın üzerime senelerin altına yığılan buz dağı eriyor birazdan ayaklarım havalanacak boynumda kızgın urgan asıldı asılacağım konuşacak ne varsa konuştuk zaten son dileğim var ’sus’. sahipsiz bir kuş gibi havalandığıma aldanma en can alıcı yerimden yedim kurşunu yani sol kanadımdan fazla dayanmam düşerim bir çalı dibine kurda kuşa yem olurum. takvimler geri sarar aynalardan gülen bir sevdanın dudakları gözleri yıldız ayaklar aceleci bulunan hazinenin başına geçme telaşında ahh Süleyman’ın hazinesi sanmak budalalığı ne acemilik. ruhum koparken bedenimden yerde kalanı seyrederim sessizce ne çok incinmişlik var yarı aralık gözlerde ne çok ayrılık görmüş saçlar yana yatık toprağı öperken yetiş o uğursuz ellerinle kapat isterdim gözleri açık giden bu sevdanın gözlerini. Ayvazım DENİZ |