Mavi kuşlar boyadı elleri çocuğun
Çocuğun parmaklarından aktı Gökkuşağı
Çiçekler ekti mavi beyaz Ağlayan yoksul çocuklar gülümsedi mavi mavi Ellerinde bir dilim zencefilli kek Bahardı diğer adı aşkın Saçlara takılan papatya saflığında Zamansız açan gül ve körleşen sevda Sen gittin ben zamanı kilitledim yokluğuna Beni buğulu pencerene yaz Ey yoksul hırkalı kadın Mintanı eski bir sevdayım yelkovanın akrep ucunda Zamanın tutsaklarıyız aşk yoksulu Ve çocukların ellerinde mavi beyaz renkte binlerce serçe Bir çocuk gülümsedi tüm içtenliği ile bu şiire Ardından binlerce güvercin kanatlarına yazdılar bizi Sonra mavi kuşlar boyadı elleri çocuğun Mahmudiye Düzkaya |
Dünyanın bütün Çiçekleridir Çocuklar …
Gözlerimin gördüğü son ayrılıkta , bütün çocuklar, güzel yüzlü çocuklardır aslında…
Çocukluğum, sihirli bir küre içine girmeye çalışan hayallerimin, yaramaz ama bir o kadarda uslu duran yanımız. Mevsimlerin giyip çıkarttığı doğa, gökyüzünün ısrarla ıslattığı günümüz. Şiirler şarkılar ve ardından koşan şair yürekli ,kimi cesaretli, kimi utangaç güzel yüzlü çocuklar. Bizler hep beraber sizler’iz. Uz diyarın suskun çocukları ,şarkıların bestelerine düşürdüğümüz göz yaşları. Ayrılık zamanı geldiğinde, ilk gün gibi ,son günüde bizden sayın. Her güzel günün hikayesinde varsınız, güzel yüzlü çocuklarsınız.
Soluk soluğa yitip giderken küçük hayallerimiz ,ellerimizde büyüdükçe küçülür mü masumiyetimiz? Asosun hayalleri ,yer-gök kavgası veren toprak askerleri ! Beethoven’ın parmak uçları, bir çocuğun mutluluk gözyaşları . Masmavi gökyüzünde hamak kuran bulutlar ,sizden ayrı düşen kaç çocuğun göz yaşlarıdır bunlar ? Oysa mızıka çalıyordu çocuklar, şiirlerde Atilla İlhan ,masallarda oynarken Kafka’dan oyuncaklar.
Cümlesinde gülücükler, bir diyarın büyümeyen çocuklarıyız bizler. Nesin’den kafiyeler, Nazım dan dır bu sözler,’ Kapıları çalan benim, Kapıları birer birer. Gözünüze görünemem, Göze görünmez ölüler. Hiroşima ’da öleli, Oluyor bir on yıl kadar. Yedi yaşında bir kızım .Büyümez ölü çocuklar.’ Ve ölüyoruz her birimiz, yaşarken birer birer, kaç çocuk daha mahrum kalacak bu gülüşmelerden… !
“Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.” muş… Dünya bize mi yabancı diyormuş, ceplerinde misketler, ellerinde çocuklardan kalan çamurlu eldivenler… Çocuklar diyordum çocuklar, her köşe başında bir mendil ellerinde, ısınmak için Andersen’in “Kibritçi Kız” masalından mı çıkıyorlar ?
Yine turnalar geçer şehirden, gözlerine bakarım ve yine çocuklar düşer resimlere, duvarlara dağlara. Rüzgar düşer güzel yüzlü çocuklara, sözlerin yankılanır rutubetli odada. Üşürüm, korkulara sığınırım... Yüzüme çarpar hüzünler ,hüzünleri bulutlara saklarım, kara bulutlara .Ve çocukları alır kaçarım savaşsız dünyalara …
Bir zamanlar asker değil ; çocuktuk...
Tebrikler...
saygılar...