var yok arası
şehir kendisiyle dostça
ama her zaman bir eli diğerine bıçaklı sokaklar akşam cefası sabahlar puslu ayrılık atlası trenler hep hasrete uzaklaşır vapurları hiç sorma martı meyhanesi ben belli olmayan bir mevsimin belki yaz ruhum sıcaklığında eriyen kokunun hayalinde ömür törpüsü sensizlik nöbetlerinde yani gar(i)b cephesinde değişen hep aynı şey! bir ses: belki kapı gelen: belki sen! sorgulamadım ne olduğunu anlamadım anlamak hiç istemedim yaşadım... önce ellerin sonra dudakların dudaklarının o kimsenin bilmediği bir meyve tadı belki önce dudakların sonra yine dudakların sonra dudaklarından daha fazlası muhakkak gerisi hiç boşlukta uçmanın maviden başlayan tüm renklerinde süzülmek boynundan omuzlarına göğüslerin ve belinin kalçalarında başlayan kıvrımları! ve bacakların ve... parmak uçların saçlarımda dolaştı bütün gece sabaha kadar bir gece bütün ömre denk düşerdi böyle her gece.. sonra sabah ama güneşli mutlaka bahar olmalı erguvanlar tam bahçelerden firar etme teşebbüsünün çiçekteki adı: hanımeli böyle bir sabah bir önceki gece mevsim ne olursa olsun! seninle geçen her gecenin sabahı böyle bir iklim! var mısın? sen belki yoksun! |