Ruhumda çürüyen düşler mezalığı ve ben istanbulum şimdiSarı sonbaharı sorgulayan bir lale olmak isterdim Ceviz kınası sürülü ellerimde bir tutam yasemen misali Yada erguvan rengi fistan giymiş istanbul gibi Seninle yakamoz biriktirsek tuzlu dudaklardan dökülen Bir gece ansızın geceye katsak düşlerimizi Güvercinler öpse özgür düşlerimizin istanbul kederini Devişirsek sabır lalelerini dökülen hüzün yaşlarından süzülen Boy boy çocuklar doğursak pembe panjurlu düşlerimizde Masallar yazsak ve o masalda yaşasak gökten düşen üç elma misali Bu gece şehrimde ucube med cezir sevdaları döküldü İsimsiz çöl çiçekleri açtı masalımda Bir dudağı yerde bir dudağı gökte Beni bağışla karanfilli sokağın zambak etekli kızı Susuyorum suskunlaşan aşk gibi yürek çeperinde Ve ıslak heceler gözlerimden süzülürken Kahve tortusunda fal açtı sevdam biliyor musun Şimdi annemin sadakat yeminine ilişen sevda kırıntıları yok Siyah düşler lalenin yalnızlığına ilişmiş Beni bağışla bu gece istanbula bende küstüm Ah ne güzelde başlamıştı bu hikaye Önce yokluğun şiirleri dilim dilim dildi Sonra isimsiz çiçekler soldu Zaman doğum çığlığı atıyor dokuz doğuran yalnızlığımda Yalnızlığın yakıcı rengine satılmadan önce rengim erguvandı Ruhumda çürüyen düşler mezarlığı ben İstanbul’um şimdi Mahmudiye Düzkaya |