bu kacıncı gözlerine yakalanışımbi tanem bereket tanrılarının cömertliği tuttu bu yıl gözümüz açılmıyor yağmurlarla hani diyorum gözlerinden de bulaşsın menekşelere renk birkaç günlüğüne gelsen diyorum son atımlık ömrüme yetişsen galiba bahar güzel olacak buralarda roma kalesinden getirdiğim taşlarla bostan kulübemizin önüne ocak kurmuştum ya yenik düşünce aladağlar güneşe çerden çöpden odun eylesek çay kaynatsak demlice otursak cihan harbini gören meşelerin dibine tek günlüğüne de olsa kırgınlığımızı umursamasak bakmadan birbirimizin gözlerine ve yorgunluğumuzu yudumlasak utanmana gerek yok artık salıncak kurduğun ahlattan devrilmiş, bıldır bel vermişti zaten ortasından ziya emmim eşkiyanın oğlu kör musa,zeynep bibim çoktandır rahmet buldular tanrıdan sus pus olmuş değirmen yolları em olsun diye bir gıcırtı bile çıkmıyor kağnı arabalarından istersen ırmağı da boylar geçiririm seni ılgın adasına beşiklerini bulursun belki misket gözlü bebeklerinin bir göz atarsın çocukluğunun dünyasına bir esinti olur belki lise yıllarımızdan atarız kendimizi çayın ortasına mart buzlarına aldırmadan arınırız birikmiş kirlerimizden, hırslarımızın pahasına hani diyorum gene sen beni izlesen, ben tahtalardan arabalar yapsam çocuklara dönse bir tekeri gamzelerinde, bir tekeri fizan’da binsek üstüne altından geçsek ebemkuşağının sürülür mü yeniden killerimiz fırınlara düşer miyiz bir daha böyle ayrılıklra bi tanem gözlerin derinlere dalmış çay demini almış kasım |