Halepçe
Tarih 16 mart’tı bahar gelmişti Mezopotamya’nın semalarına
Çocukla/ın minacık yüreğinde neşe vardı kırlara yeşeren çiçekler için Gök yas tutmaya başlamıştı,bulutlar kendine doğru gizli ağlıyordu Bahar kokusu kendini zehire alıştırmıştı oysa Bir yerden bir köpek kurdurmuştu,ağzında salyaları pis,pis akıyordu Anasını satıyordu entrikalar,satranca başlamıştı emperyalistler Kana bulanacaktı haritadan bir yer Diri diri yakılacaktı,Halepçe’de Kürtler Ah Halepçe ah,derin acılar sahnesi Bebeklerin celadı,masum kadınların kanlısı Bir halkın tarihe düşen hunharca yok edilişi Kim anlayabilirki şimdi,Zîşânın kemiğinden ayrılan etlerinin ağrısını Seyyid’in eriyen bedeninden çektiği acıyı O masum bebeğin gözlerinde kararan göğün rengini Ateş düştüğü yeri yakar yanlızca Beşbin Can’ın yok edildiği zalim kader Herşey pür/pak,ap/ak değil Her kulun bir parça günahı vardır Hiç kimse süt/ten çıkmış ak kaşık saymasın kendini Masum bir çocuğun kafasını döven dolu masum/mu sanki Hayat bir şarapçının kirli saklından düşün bir bit kadar değersizdi Herkes suskun kalmıştı O kanlı tarihe Mehmet Kılıçel |
okudukça kendisine çekıyor insanı hocam
yürek sesınizi alkışlıyorum selamlarımls