İDAM
Kelimelerde saklanan yorgun noktalar,
Sonu gelmeyen boşluklar bırakıyor ardında, Sessizliğe boğulmuş esiyor rüzgar, Kuşların saklandığı gün batımında. Yıldızların kaybolduğu gece, Gölgelerin ardında yalnızlıkla seferde, Parçaları kaybolmuş ayın çaresizliğine, Sıcak tebessümü iniyor hecelerin. Titreyerek dokunuyor kağıda kalem, Son kez sarılıyor yoldaşına, Siyahın beyazı temizlediği sayfalarda, Her cümlenin sonunda üç nokta... Zorlanıyor daha önce yazmamış böylesini, iİk kez ve son defa, Yanında olmasa da ardında kalanlara, Vasiyet adı altında çığlıklarla... İstenecek bir şey kalmamış aslında, Kaybetmiş zaten elinde ne varsa, Hatta hayatını da kaybedecek az sonra, Kaybetmeyi de kaybetmiş isteyecek ne kaldıysa! Soluğunda korktuğu vakit, Utanarak ilerliyor idam sehpasına, Koynunda kalacağı sonsuzluğa, Ezerek geçiyor ayakları altında Paylaşıyor kaldıramadığı yükünü Üç ayaklı tabure, Saklıyor gözlerinin korkusunu peçe, Işıkları sönmüş ruhunu karanlığa boğuyor iyice. Gürlüyor kalbi içindeki kafeste, Yanında ki imamı duymuyor bile, Son nefesleri titrekçe, Ömrü gözlerini önünde, kara perdede... Ayrılığı sırtlanıyor eylül, O da yorulmuş vedalarda, Yine de vazifesini yerine getiriyor soğukluğuyla, Gözlerinde kalmış son damlayla... Tabureye bir tekme yalnızlığından, Başı düşüyor omuzuna, Ayakları dans ediyor havada, Herkes kalıyor o gidiyor bu defa, Yüzünde ki toprak kokusuyla... |
Konu derin mevzu geniş
Kapanan hayatlara açılan pencere
İlk dörtlüğün gücü giderek zayıflamis
abab hece olarak gitse bekledim
Serbeste kaymış
Başarılar dilerim