Yorulmuş Bir Öyküdür Hayat‘ Soytarı bakışlı insan doğurmasın artık analar, çoğaldıkça azalıyor sevgi dilimiz. Küfürle kini mayalıyor cellatlar, utanmasın diye kibrimiz’.. Hırpalanmış tohumlar yüzüyor çürük tarlalarda Rüzgâr piç bir şarkı söyler birazdan buralarda Kıyılıyor içim nicedir peşrevsizim ben çayırlarda İnsanlık körelmiş bir urgan, asın beni masallarla ‘Kadınlara ağlıyor gökyüzü nicedir, rahmetini sağıyor üzerlerine. Hangi unutuluştur bedenime sürdüğün yar, veda bile diyemeden gidişime’.. Delindi gök, ustura ucundan çocuklar damlıyor Eriyor yaşanası zaman, sevgisiz anlar tükeniyor Köşe başlarında çaresiz kadınlar, seviyi dileniyor ‘Üşüyor cesedim insanoğlu, bakmayın içim titriyor’ ‘Uzattım ellerimi insan kalabalığına, şaşkınlık topladım uluorta. Söyleyin güneşe, doğmasın bir daha bizi ısıtmayacaksa’.. Delik kalburlarla eskidi düğünler, halaylarda bonzai ‘Yarasalar emiyor kanımı anne, ölüm kara, gök mavi’ ‘Dargınım ah insanlığa, çizebilen var mı artık eşkâlini’! Yalanın kuyuları da kurur bir gün, besleyin güvercinleri ‘Firari bir yaprak gibi atılsam şimdi nehirlere. Az gidip, uz gidip ulaşsam özgürlüğün en bakir denizlerine’.. Künyemde eskimiş bir yüzüm, dudağımda sevda oyası Yüreğimin soylu coğrafyasında kış, dilde bahar havası Çocuklar oynaşır göğsümde, say ki yaşamak provası Yorulmuş bir öyküdür hayat, sırtımda hançer yarası Selahattin YETGİN |