Zaman
Henüz almıştım uçurtmamı elime,
Elimden aldı çocukluğumu, Uçurdu yıllarımı. Büyümenin büyüsüyle efsunladı aklımı, Vadesiz bir ömür vadetmiş gibi, Vadeli ümitlere hibe edildi gençliğim… Heba edildi… Başına buyruk horozların, Başının vurulmasını buyurmuştu zaman. Ses çıkaramadım… Sevinçliyken sel oldu aktı, Kederliyken kancayı taktı, Bazen geçsin dedim, Bazen geçmesin… Gayem yaşamaktı. Sevinçli ya da kederli, Bir ömür… Bir ömürdü oysa… Hep oyaladı, oynattı beni, Gölge oyunlarının gölgesinde… Nasıl ki; Toplamda yirmi dört saatti, Bahardan yaza, yazdan kışa, Uzayıp kısalsa da geceyle gündüz, Bir gün, bir gündü işte… Ve O “Bir gün!” hiç gelmedi… “Gelir zamanı!” diyerek, Sakladığım ne varsa, Bir kıvılcım düştü üzerine zamansızlıktan… Saman alevinde ısıttım gönlümü… Onu saydıkça, büyüdüm ben, O, hiç saymadı beni. Hiç saymadı, bir an bile yerinde… Yeniledi kendini, Eskitirken nem varsa… Umarsızca… HâLimce… 05.03.2015 |